Hemen her gün okuduğumuz haberlerden birisini daha yine üzülerek okudum: Balıkesir'de bir otomobil sürücüsü köpeğe çarpmamak için direksiyonu kırınca kamyonun altına girmiş. Sonuç; üç ölü.
Yazık, gerçekten yazık. Geçtiğimiz aylarda Yunak Akşehir Karayolunda bizzat kullandığım araba ile ben de bir köpeğe çarptım. Allah'tan maddi hasarla atlattık. Şayet ben de paniğe kapılıp direksiyon hakimiyetini kaybetseydim, ya refüje çarpıp takla atacaktık, ya da sağdaki uçuruma yuvarlanacaktık.
Son yıllarda, eminim ki pek çoğumuzun benzer vakalarla ilgili hikayeleri vardır. Görevim gereği, aldığım telefonlardan biliyorum ki, pek çok mahalle ve yerleşim yerindeki öğrenciler okullarına tedirgin bir şekilde gidiyor. Daha doğrusu gitmeye çalışıyor.
Son yıllarda Türkiye’nin pek çok yerinde kimi zaman insan ölümüne, yaralanmasına veya psikolojilerinin bozulmasına, travmaya sebep olan başıboş köpeklerin durumu henüz tam olarak çözülmüş değildir. Hatta son yapılan mahalli idareler seçimlerinde, başıboş köpeklerin durumları, belediye başkan adaylarının öncelikli vaatlerinde bile yer aldı. Ancak özellikle yerel yöneticiler ne yazık ki palyatif çözümlerle durumu idare etmeye çalışmaktadırlar. Ne Akşehir'de, ne Yunak'ta, ne de başka bir şehirde, bu problem tam manasıyla henüz çözülmüş değildir. Neden konuya neşter vurulup nihai bir çözüm üretilememektedir?
Türkiye’de milyonlarca sahipsiz köpek olduğu belirtilmekte ve ne yazık ki sayıları her gün artmaktadır. Bu konuyla ilgili kalıcı ve köklü bir çözüm üretilememektedir. Uzmanlar çözüm için birbirinden farklı kimi öneriler sunmaktadır. İnsanlardan uzak bir ortamda tutmak, gönüllülerin sahiplenip güvenli ortamda tutmaları, kısırlaştırma veya itlaf etmek... Konuşuyoruz, öneriyoruz... Sonuç, elde var sıfır.
Oturduğumuz bu şehirde de, tablo, ülke genelindeki tablodan pek farklı değil. Geçmişten günümüze belediyeler bu konuda kimi faaliyetler yapmışlar. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla işbirliği halinde kimi hayvan barınakları yapılmış ve bu başıboş hayvanlar orada toplanmış. Mevcut kimi teşebbüsler var. Ancak bunlar sözlü ve yazılı basına yansıyan başıboş köpeklerin insanlara verdikleri zararları tümüyle yok edemiyor.
Devletin ve yerel yönetimlerin STK’larla iş birliği halinde bu konuyu masaya yatırıp daha köklü çözümler üretmesi gerekmektedir. Bulunduğu semtte bir çocuğumuzun sokakta yürürken, parkta oynarken başıboş bir köpeğin saldırısına maruz kalması, hayatını kaybetmesi, yaralanması veya yaşadığı bu tablonun onun psikolojisine yapacağı tahribat kabul edilemez, mazur görülemez. Pek çok alanda gerçekten takdire şayan hizmetler yapan kurumlarımızın böylesi bir konuda zayıf ve etkisiz kalabileceği düşünülemez. Öyleyse hemen hareket, hemen çözüm!
Yüce Yaratıcının yarattığı bu varlık aleminin bireyleri olan insanlarla hayvanların birbirlerine zarar vermeden yaşayabileceği bir ortam temennisiyle...