Metin UYGUN
Köşe Yazarı
Metin UYGUN
 

Ahi Evran ve Ahilik Teşkilatı Anadolu’da Ahilik

Ahilik, 13. Yüzyıldan itibaren Anadolu’da Türklerin sosyal ve ekonomik hayatına yön vermiş, Anadolu’ya göç eden Türkmenlerin burada yerleşmelerini kolaylaştırmış, onları meslek erbabı yapmış ve Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli vazifeler görmüştür. Ahiliğin kökenlerinin Abbasilere ve hatta daha eski dönemlere dayandığına dair kaynaklarda bilgiler vardır. Biz Anadolu’daki faaliyetlerine ve yapılanmasına ağırlık vereceğimizden dolayı bu teşkilatın Anadolu öncesi kökenleri hakkında çok kısa, çok özet bilgi vermekle yetineceğiz. Ahiliğine Esası olan Fütüvvet İçtimai ve iktisadi bir teşkilat olan Ahilik, Selçuklu Türklerinde dini ve milli birliğin muhafaza edilmesinde, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Osmanlı insanının yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler görmüştür. Daha sonra, esnaf ve sanatkârlar birliğine isim olarak verilen Ahiliğin esasını ve ilk safhasını fütüvvet teşkil eder. Fütüvvet, cömertlik, mürüvvet ve asalet gibi faziletleri ihtiva etmesi bakımından ahlaki, bu faziletlerin gereklerini yerine getirmeyi vazife edinmek bakımından da sosyal bir yapılanma, sosyal bir teşekküldür. Fütüvvet, Müslüman kardeşinin işini görmek, ona yardımda bulunmak, hata ve kusurlarını affederek düşmanlık beslememek, ayıp ve kusurlarını örtmek, kendisini başkasından üstün görmemek gibi faziletleri ifade eder. Bu faziletlere sahip olanlara feta, yiğit denir. Çoğulu da fityandır. Kaynakların verdiği bilgiye göre Fityanlık sekizinci asırdan itibaren Horasan ve Belh civarında yaygınlaşmış, dokuzuncu asırda ahilik ünvanı Türk mutasavvıfları arasında kullanılmaya başlanmış, onuncu asırda Semerkant’ta teşkilatlanmış, on birinci yüzyılda fütüvvet, Türkistan’dan Anadolu’ya kadar bilhassa esnaf ve sanatkârlar arasında yayılmıştır. Ahi Evran ve Anadolu’da birlik ve beraberlik Anadolu’da birlik ve beraberliğin temin edilmesinde Muhyiddin İbn Arabi, Evhadüddin Kirmani ve onun talebesi olan Ahi Evren’in irşat faaliyetlerinin rolü büyüktür. Müslüman Türklerin Anadolu’da hakimiyet kurmalarında manevi yönden mimarlık yapan bu şahsiyetler, cemiyet ve devlet hayatının istikrarlı bir şekilde devam etmesinde de büyük gayretler göstermişlerdir. Bunlardan Anadolu’da Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evren, Hocası Evhadüddin Kirmani ile Anadolu’nun muhtelif yerlerinde halka vaaz ve nasihatlerde bulunarak halkı irşat etmeye çalışmışlardır. Ahi Evren Hocasının kızı Fatıma bacı ile evlenerek hocasının vefatından sonra Kayseri’ye yerleşmiş, Birinci Alaaddin Keykubat ve diğer devlet erkânından büyük hürmet görmüştür. Ahi Evren Kayseri’de debbağlık yapıp elinin emeği ile geçinir ve halkı irşat etmekle meşgul olurdu. Bilhassa esnafı bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdı. Fütüvvetnamelerden faydalanarak teşkilatın bir yerde talimatnamesini yazdı. İslam ahlakını esas alan bu yönetmeliği esnaf ve sanatkarlar arasında tatbik ederek ahilik teşkilatını kurdu. Diğer taraftan hanımı Fatıma Bacı da kadınları yetiştirip Ahiliğin kadın kolu olan Bacıyan grubunu teşkil etti. Ahilik Teşkilatının Faaliyetleri Bu şekilde kurulmuş olan Ahilik teşkilatı Anadolu’da büyük hizmetler yaptı. Anadolu’ya göç eden Türkmenleri ve göçebe yaşayan halkı yavaş yavaş tarım hayatına sokmaya, esnaf, işçi, sanatkar olarak şehir ve kasaba hayatına alıştırmaya başladılar. Bu sayede Anadolu’ya gelen Türkmenlerin göçebelikten yerleşik hayata geçişleri hızlanmış oldu. Bu arada işsiz, başıboş gençlerin bir sanat ve meslek sahibi olmaları ve başkalarına muhtaç olmadan yaşamaları yönünde çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalar sayesinde Rumlar ile Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatında zamanla Türkler de söz sahibi olmaya başladılar. Bu gelişme de Türkler arasında sanat ve ticaret hayatını canlandırmaya başladı. Bütün bunların yanında ahiler, yaptıkları zaviyelerde Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile de meşgul oldular. Ahi zaviyeleri zamanla memleketin her tarafına yayıldı. Ahiler memleket savunmasında da faaliyet gösterdiler Ahiler içtimai hayattaki bu hizmetlerinin yanında ihtiyaç halinde gazalara ve memleket savunmasına da katıldılar. On üçüncü asrın ilk yıllarında Anadolu’ya yaklaşmakta olan Moğol tehlikesine karşı tedbir aldılar. Moğollardan kaçıp gelenlere kucak açtılar. Anadolu halkını Moğollara karşı cihat ve mücadele etme yönünde yetiştirmeye çalıştılar. Bu noktada kahramanca mücadele ettiler. Moğollar 1243 yılında Kayseri’yi kuşatıp çetin bir muharebe sonrasında binlerce ahiyi şehit ettiler. Ahi Evran’ı da Kırşehir’de öldürdüler. Anadolu’nun her tarafına yayılmış bulunan Ahiler, barış zamanında eğitici, öğretici, yetiştirici, savaş zamanında da askerdiler. Gerek Moğol zulmü ve gerekse başka karışıklıklarla sıkılan ve bunalan insanlara maddi ve manevi güç ve moral verdiler. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna kadar Anadolu’yu dini ve milli birlik içinde tutmaya muvaffak oldular. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Ahilik Bu sırada Söğüt civarında yerleşmiş bulunan Osmanlı Beyliği’nin emrine koşan ahilerin bir kısmı uçlara yerleşerek zaviyeler kurdular. Doğudan bu bölgeye gelen Türkmenlerin erkeklerini ahi erkekleri, kadınlarını da Fatıma bacının yetiştirdiği kadın kolu olan bâcıyan grubu terbiye etti. Bu arada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın münasebetler kurup kızını ona verdi. Orhan Gazi ve Murat Hüdavendigar ahilerden olup, vezir ve o dönemdeki önemli ailelerden bazıları da ahilere mensuptular. Böylece ahilerin bir kısmı alim, kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak askeri ve idari alanda, bir kısmı da sanat ve ticaret yoluyla yeni kurulmakta olan Osmanlı Devleti’ne destek oldular, ona filiz verdiler. Osmanlılar da Ahilerin hizmetlerine karşılık onlara yardımcı olup, hürmet gösterdiler ve halkı yetiştirmeleri için teşvikte bulundular. Osmanlı Devleti kuvvetlenip Anadolu’ya hakim olduktan sonra, ahiler daha ziyade hayırsever bir cemiyet, bir esnaf teşkilatı şeklinde faaliyetlerini devam ettirdiler. Ahiliğin Esasları. Ahiler nelere dikkat etmelidirler? Ahilerin yönetmeliği olan fütüvvetnamelere göre, ahinin üç şeyi açık olmalıdır. Eli açık, yani cömert olmalı, kapısı açık, yani misafirperver olmalı, sofrası açık, yani aç geleni tok göndermelidir. Üç şeyi de kapalı olmalıdır. Gözü kapalı olmalı, yani kimseye kötü nazarla bakmamalı, kimsenin ayıbını, kusurunu görmemeli, dili bağlı olmalı, yani kimsenin şeref ve namusuna göz dikmemelidir. Yine fütüvvetnamelere göre, ahi helalinden kazanmalıdır. Hepsinin bir sanatı olmalıdır. Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır. Temiz, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup nefsine hakim olmalıdır. Alimleri sevmeli hoş tutmalı, fakirleri sevmeli alçak gönüllü olmalıdır. Dünyaya düşkün olanlarla beraber olmamalıdır. Osmanlı insanının yetişmesinde bir okul görevi gören ahi zaviyeleri, aynı zamanda yolcuların misafir edildiği, muhtaçların ihtiyaçlarının giderildiği yerlerdi. İbni Batuta Seyahatmanesi’nde, “Anadolu’da Türkmenlerin yaşadıkları şehir, kasaba ve köylerde bulunan ahiler, sanat sahibi kimseler olup, aynı meslekte çalışanlardan meydana gelen ve birbirleri ile yardımlaşan bir topluluktur. Yabancıları karşılayıp, ihtiyaçlarını temin ederler. Dünyanın hiçbir yerinde benzerlerine rastlamak mümkün değildir” sözleriyle onların güzel özelliklerinden bahsetmekte ve misafirperverliklerini övmektedir. Osmanlı Devleti’nin bünyesinde bütün bu hizmetleri yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlı’nın maddi ve manevi yapısına göre düzenlenmiş olan Ahilik teşkilatı, diğer kıymetli müesseseler gibi zamanla, özellikle Tanzimat’tan sonra zayıflamıştır. Osmanlı’da derin izler bırakan bu teşkilat eski parlaklığı ile olmasa da devam etmiştir. Ahi Evren’in kurduğu Ahilik teşkilatına, bir meslek, sanat veya ticaretle ilişkisi olmayanlar katılamazlardı. Ahi Evren, Anadolu Türküne, alın teri ile geçinme düşüncesi, başı dik olmak, kendine güvenmek ve minnet etmeden yaşamak fikri ve kabiliyeti aşılamıştır. Bu özelliklerin hayata geçirilmesini ve bir alışkanlık haline gelmesini sağlamıştır. Selam ve muhabbetle… Kaynak: www.youtube.com/@metinuygun713
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2025 - Pazartesi
Metin UYGUN

Ahi Evran ve Ahilik Teşkilatı Anadolu’da Ahilik

Ahilik, 13. Yüzyıldan itibaren Anadolu’da Türklerin sosyal ve ekonomik hayatına yön vermiş, Anadolu’ya göç eden Türkmenlerin burada yerleşmelerini kolaylaştırmış, onları meslek erbabı yapmış ve Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli vazifeler görmüştür.

Ahiliğin kökenlerinin Abbasilere ve hatta daha eski dönemlere dayandığına dair kaynaklarda bilgiler vardır. Biz Anadolu’daki faaliyetlerine ve yapılanmasına ağırlık vereceğimizden dolayı bu teşkilatın Anadolu öncesi kökenleri hakkında çok kısa, çok özet bilgi vermekle yetineceğiz.

Ahiliğine Esası olan Fütüvvet

İçtimai ve iktisadi bir teşkilat olan Ahilik, Selçuklu Türklerinde dini ve milli birliğin muhafaza edilmesinde, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Osmanlı insanının yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler görmüştür. Daha sonra, esnaf ve sanatkârlar birliğine isim olarak verilen Ahiliğin esasını ve ilk safhasını fütüvvet teşkil eder.

Fütüvvet, cömertlik, mürüvvet ve asalet gibi faziletleri ihtiva etmesi bakımından ahlaki, bu faziletlerin gereklerini yerine getirmeyi vazife edinmek bakımından da sosyal bir yapılanma, sosyal bir teşekküldür.

Fütüvvet, Müslüman kardeşinin işini görmek, ona yardımda bulunmak, hata ve kusurlarını affederek düşmanlık beslememek, ayıp ve kusurlarını örtmek, kendisini başkasından üstün görmemek gibi faziletleri ifade eder. Bu faziletlere sahip olanlara feta, yiğit denir. Çoğulu da fityandır.

Kaynakların verdiği bilgiye göre Fityanlık sekizinci asırdan itibaren Horasan ve Belh civarında yaygınlaşmış, dokuzuncu asırda ahilik ünvanı Türk mutasavvıfları arasında kullanılmaya başlanmış, onuncu asırda Semerkant’ta teşkilatlanmış, on birinci yüzyılda fütüvvet, Türkistan’dan Anadolu’ya kadar bilhassa esnaf ve sanatkârlar arasında yayılmıştır.

Ahi Evran ve Anadolu’da birlik ve beraberlik

Anadolu’da birlik ve beraberliğin temin edilmesinde Muhyiddin İbn Arabi, Evhadüddin Kirmani ve onun talebesi olan Ahi Evren’in irşat faaliyetlerinin rolü büyüktür. Müslüman Türklerin Anadolu’da hakimiyet kurmalarında manevi yönden mimarlık yapan bu şahsiyetler, cemiyet ve devlet hayatının istikrarlı bir şekilde devam etmesinde de büyük gayretler göstermişlerdir. Bunlardan Anadolu’da Ahilik teşkilatının kurucusu olan Ahi Evren, Hocası Evhadüddin Kirmani ile Anadolu’nun muhtelif yerlerinde halka vaaz ve nasihatlerde bulunarak halkı irşat etmeye çalışmışlardır.

Ahi Evren Hocasının kızı Fatıma bacı ile evlenerek hocasının vefatından sonra Kayseri’ye yerleşmiş, Birinci Alaaddin Keykubat ve diğer devlet erkânından büyük hürmet görmüştür.

Ahi Evren Kayseri’de debbağlık yapıp elinin emeği ile geçinir ve halkı irşat etmekle meşgul olurdu. Bilhassa esnafı bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdı. Fütüvvetnamelerden faydalanarak teşkilatın bir yerde talimatnamesini yazdı. İslam ahlakını esas alan bu yönetmeliği esnaf ve sanatkarlar arasında tatbik ederek ahilik teşkilatını kurdu.

Diğer taraftan hanımı Fatıma Bacı da kadınları yetiştirip Ahiliğin kadın kolu olan Bacıyan grubunu teşkil etti.

Ahilik Teşkilatının Faaliyetleri

Bu şekilde kurulmuş olan Ahilik teşkilatı Anadolu’da büyük hizmetler yaptı. Anadolu’ya göç eden Türkmenleri ve göçebe yaşayan halkı yavaş yavaş tarım hayatına sokmaya, esnaf, işçi, sanatkar olarak şehir ve kasaba hayatına alıştırmaya başladılar. Bu sayede Anadolu’ya gelen Türkmenlerin göçebelikten yerleşik hayata geçişleri hızlanmış oldu. Bu arada işsiz, başıboş gençlerin bir sanat ve meslek sahibi olmaları ve başkalarına muhtaç olmadan yaşamaları yönünde çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalar sayesinde Rumlar ile Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatında zamanla Türkler de söz sahibi olmaya başladılar. Bu gelişme de Türkler arasında sanat ve ticaret hayatını canlandırmaya başladı. Bütün bunların yanında ahiler, yaptıkları zaviyelerde Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile de meşgul oldular. Ahi zaviyeleri zamanla memleketin her tarafına yayıldı.

Ahiler memleket savunmasında da faaliyet gösterdiler

Ahiler içtimai hayattaki bu hizmetlerinin yanında ihtiyaç halinde gazalara ve memleket savunmasına da katıldılar. On üçüncü asrın ilk yıllarında Anadolu’ya yaklaşmakta olan Moğol tehlikesine karşı tedbir aldılar. Moğollardan kaçıp gelenlere kucak açtılar. Anadolu halkını Moğollara karşı cihat ve mücadele etme yönünde yetiştirmeye çalıştılar. Bu noktada kahramanca mücadele ettiler.

Moğollar 1243 yılında Kayseri’yi kuşatıp çetin bir muharebe sonrasında binlerce ahiyi şehit ettiler. Ahi Evran’ı da Kırşehir’de öldürdüler.

Anadolu’nun her tarafına yayılmış bulunan Ahiler, barış zamanında eğitici, öğretici, yetiştirici, savaş zamanında da askerdiler. Gerek Moğol zulmü ve gerekse başka karışıklıklarla sıkılan ve bunalan insanlara maddi ve manevi güç ve moral verdiler. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna kadar Anadolu’yu dini ve milli birlik içinde tutmaya muvaffak oldular.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Ahilik

Bu sırada Söğüt civarında yerleşmiş bulunan Osmanlı Beyliği’nin emrine koşan ahilerin bir kısmı uçlara yerleşerek zaviyeler kurdular. Doğudan bu bölgeye gelen Türkmenlerin erkeklerini ahi erkekleri, kadınlarını da Fatıma bacının yetiştirdiği kadın kolu olan bâcıyan grubu terbiye etti.

Bu arada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın münasebetler kurup kızını ona verdi. Orhan Gazi ve Murat Hüdavendigar ahilerden olup, vezir ve o dönemdeki önemli ailelerden bazıları da ahilere mensuptular. Böylece ahilerin bir kısmı alim, kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak askeri ve idari alanda, bir kısmı da sanat ve ticaret yoluyla yeni kurulmakta olan Osmanlı Devleti’ne destek oldular, ona filiz verdiler.

Osmanlılar da Ahilerin hizmetlerine karşılık onlara yardımcı olup, hürmet gösterdiler ve halkı yetiştirmeleri için teşvikte bulundular. Osmanlı Devleti kuvvetlenip Anadolu’ya hakim olduktan sonra, ahiler daha ziyade hayırsever bir cemiyet, bir esnaf teşkilatı şeklinde faaliyetlerini devam ettirdiler.

Ahiliğin Esasları. Ahiler nelere dikkat etmelidirler?

Ahilerin yönetmeliği olan fütüvvetnamelere göre, ahinin üç şeyi açık olmalıdır. Eli açık, yani cömert olmalı, kapısı açık, yani misafirperver olmalı, sofrası açık, yani aç geleni tok göndermelidir. Üç şeyi de kapalı olmalıdır. Gözü kapalı olmalı, yani kimseye kötü nazarla bakmamalı, kimsenin ayıbını, kusurunu görmemeli, dili bağlı olmalı, yani kimsenin şeref ve namusuna göz dikmemelidir.

Yine fütüvvetnamelere göre, ahi helalinden kazanmalıdır. Hepsinin bir sanatı olmalıdır. Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır. Temiz, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup nefsine hakim olmalıdır. Alimleri sevmeli hoş tutmalı, fakirleri sevmeli alçak gönüllü olmalıdır. Dünyaya düşkün olanlarla beraber olmamalıdır.

Osmanlı insanının yetişmesinde bir okul görevi gören ahi zaviyeleri, aynı zamanda yolcuların misafir edildiği, muhtaçların ihtiyaçlarının giderildiği yerlerdi.

İbni Batuta Seyahatmanesi’nde, “Anadolu’da Türkmenlerin yaşadıkları şehir, kasaba ve köylerde bulunan ahiler, sanat sahibi kimseler olup, aynı meslekte çalışanlardan meydana gelen ve birbirleri ile yardımlaşan bir topluluktur. Yabancıları karşılayıp, ihtiyaçlarını temin ederler. Dünyanın hiçbir yerinde benzerlerine rastlamak mümkün değildir” sözleriyle onların güzel özelliklerinden bahsetmekte ve misafirperverliklerini övmektedir.

Osmanlı Devleti’nin bünyesinde bütün bu hizmetleri yapmış, sanat ve ticaret hayatını Osmanlı’nın maddi ve manevi yapısına göre düzenlenmiş olan Ahilik teşkilatı, diğer kıymetli müesseseler gibi zamanla, özellikle Tanzimat’tan sonra zayıflamıştır. Osmanlı’da derin izler bırakan bu teşkilat eski parlaklığı ile olmasa da devam etmiştir.

Ahi Evren’in kurduğu Ahilik teşkilatına, bir meslek, sanat veya ticaretle ilişkisi olmayanlar katılamazlardı.

Ahi Evren, Anadolu Türküne, alın teri ile geçinme düşüncesi, başı dik olmak, kendine güvenmek ve minnet etmeden yaşamak fikri ve kabiliyeti aşılamıştır. Bu özelliklerin hayata geçirilmesini ve bir alışkanlık haline gelmesini sağlamıştır.

Selam ve muhabbetle…

Kaynak:

www.youtube.com/@metinuygun713

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.