Metin UYGUN
Köşe Yazarı
Metin UYGUN
 

Ali Emiri Efendi, Kitaba ve Kültüre Adanmış Bir Ömür

Ali Emiri Efendi, yakın dönem kültür tarihimizin özel şahsiyetlerinden birisidir.  Daha çocukluk yıllarından itibaren okumaya meraklıdır. Okumayı bir tutku haline getirmiştir. Hiç durmadan kitap toplar. Topladığı kitaplar nadide, değerli yazma eserlerdir. Memur olunca da gittiği yerlerde kitap okumaya ve kitap toplamaya devam eder. Ev ev, dükkan dükkan dolaşarak, hatta bazen şehirlerarası uzun mesafeleri göze alarak değerli kitaplar arar, bulduklarını satın alır, parası yetmediği veya sahibi satmadığı durumlarda elde edemediği kitapları bin bir rica ve minnetle ödünç alır. Ödünç aldığı kitabı kısa zamanda kopya ederek nüshasını çıkarır. Kopyayla çoğaltma işini başkalarına yaptırdığı da olur ama daha çok kendi el yazısıyla yapar bu işi. Bu şekilde kopya ile çoğaltılarak elde edilen kitapların sayısı yedi yüzü aşar. Kitaplarının sayısı her geçen gün artmaya devam eder. Memuriyet görevindeyken bir şehirden başka bir şehire tayini çıktığında yanında taşıdığı kitap sandıkları da her defasında çoğalır. Mesela 1895 yılında Leskovik muhasebeciliğinden ayrıldığı vakit yanındaki kitap sandıklarının sayısı on dokuzdur. 1908 yılında emekli olup İstanbul’a geldiğinde beraberinde çok değerli bir kütüphane getirir. O paha biçilemez kültür hazinesini büyük bir gönül zenginliğiyle milletine bağışlar. İşte Ali Emiri Efendi böyle bir şahsiyettir. O’nun unutulmayacak olan en büyük hizmet ve eseri de budur. Bende Kitap Merakı Dokuz Yaşımda Başlamıştır Emiri Efendi, kitap merakı ve kütüphane kurma kararını kendisi şu şekilde anlatır, “Bende kitap merakı dokuz yaşında hasıl olmuştur. Bugün tam altmış senedir ne gecem gece, ne gündüzüm gündüzdür. Ömrüm kamilen bu merak arkasında koşmakla geçmiştir. Şöyle ki, Diyarbekir’de bundan beş-altı yüz sene evvel bir milyon kırk bin cilt kitaba sahip bir kütüphane bulunduğunu pederim ve akrabalarım bana hikaye ederlerdi. Çocukluk bu ya, böyle milyonluk bir kütüphane meydana getiremezsem bile karınca kaderince, hiç olmazsa on beş yirmi bin ciltlik bir kütüphane meydana getirebilirim diyerek dokuz yaşımdan şimdiye kadar altmış sene oluyor elime ne kadar para geçerse hepsine kitap almayı Cenab-ı Hak ile ahdü misak eyledim. İşte o tarihten beri kitap almaya başladım. Bundan altı sene evvel kitaplarıma bir göz gezdirdim, on bin miktarından ziyade olduğunu tahmin ettim ve zaten kalü bela’dan beri millet namına vakfetmiş olduğum bu kitapların varlığını göz önüne sermeye karar verdim. Değerli dostlarım evime gelip konuyu değerlendirmeye başladılar. Evimin ahşap binalara bitişik olması yüzünden bir yangın çıkması durumunda dünyalar değen bu kitapların bir daha yerine konamayacağını hatırlattılar.” Millet Kütüphanesi Ali Emiri Efendi’nin altmış senelik gayretiyle meydana getirilen bu hazine millete vakfedildi. Adına da yine Emiri Efendi’nin isteğiyle Millet Kütüphanesi denildi. Kurduğu ve millete vakfettiği kütüphaneden yıllardan beri sayısız okuyucu, araştırıcı faydalanmış, faydalanmaya da devam etmektedir. Ali Emri Efendi’nin Biyografisi Ali Emri Efendi, 1857 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Diyarbakır havalisinde oldukça bilinen müderrisler, şairler, hattatlar yetiştirmiş olan aydın ve seçkin bir aileye mensuptur. Şair Seyyit Mehmet Emiri Çelebi’nin torunlarından Mehmet Şerif Efendi’nin oğludur. İlk eğitimini Diyarbakır’da Sülükiyye Medresesi’nde yaptı. Kısa zamanda Arapça ve Farsçasını ilerletti. Eski tarzda şiirler yazmaya başladı. Kuvvetli bir hafızaya sahipti. 1875 tarihinde telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. 1878’de Heyet-i İslahiyye ile Diyarbakır’a gelen Abidin Paşa’nın yanına katip olarak girdi. Onunla birlikte Harput, Sivas ve Selanik’e gitti. Daha sonra Kozan Sancağı Aşar Müdürlüğü ile Adana Nezareti başkâtipliği yaptı. Daha sonra sırasıyla Leskovik, Kırşehir ve Trablusşam sancağı muhasebeciliklerinde, Erzurum ve Elazığ defterdarlıklarında, Yanya ve İşkodra maliye müfettişliklerinde, Halep defterdarlığı ile Yemen maliye müfettişliğinde bulundu. 1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra kendi isteğiyle emekli oldu. 23 Ocak 1924 tarihinde vefat etti. Ali Emiri Efendi, hayatı boyunca gittiği her yerde kitap toplamış, ilmi ve edebi faaliyetlerine emekli olduktan sonra da devam etmiştir. Bir ara eski bir Oğuz şehri olan Cend’e kadar gitmiş ve orada birçok değerli eser ve vesika toplamıştır. Kırşehir muhasebecisi iken masraflarını kendisi karşılayarak Hacı Bektaşi Veli Dergâhı’nı tamir ettirmiştir. Ali Emiri Efendi’nin en büyük hizmeti, hayatı boyunca toplamış olduğu paha biçilmez değerde olan kütüphanesini, Fatih’te, Feyzullah Efendi Medresesi’nde kendi kurduğu Millet Kütüphanesi’ne bağışlamasıdır.  Bu kütüphaneye çoğu nâdir ve tek nüsha olan 16.000 cilt eser vakfetmiş, ölümüne kadar da bu müessesenin müdürlüğünü yapmıştır. Divanü Lügati’t Türk’ü Kültür ve İlim Dünyasının Hizmetine Kazandırdı Ali Emîrî’nin önemli hizmetlerinden birisi de Kâşgarlı Mahmud’un o zamana kadar ele geçmeyen meşhur Dîvânü lugāti’t-Türk adlı eserini bulması ve ilim âleminin hizmetine sunmasıdır. Bütün bu faaliyetleri arasında biyografi ve tezkire türünde birçok eser kaleme almış, bazı eski eserleri de “Nevâdir-i Eslâf” adı altında hâşiyelerle yeniden yayımlamıştır. Ali Emiri Efendi gayet dindar bir şahsiyetti. Eski Osmanlı geleneğine son derece bağlıydı. Ruhunda padişahlara karşı derin bir muhabbet vardı. Onları hürmetle anardı. Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Onun mutluluğu, hayatı kitaplarıydı. Daima ilim ve irfan ehli kişilerle arkadaşlık eder, kendisine gösterilen saygıdan hoşlanırdı. Vaktinin büyük kısmını vakfettiği Milli Kütüphanede geçirir, etrafına toplanan gençlerin ilgisinden, kendisine gösterdikleri hürmetten son derece memnun olurdu. Ali Emri Efendi’nin Bir Kitap İçin Verdiği Mücadele Ali Emiri Efendi’nin bir kitap için neleri göze aldığını anlatan bir macerası var. Bu macera neredeyse onun hayat hikayesidir.  Kısaca bu maceradan bahsetmek istiyorum. Emiri Efendi Yanya’da maliye müfettişliği görevindeyken Arapça güzel bir kitap bulur ve hemen satın alır. Ancak aldığı kitap eserin birinci cildidir. İkinci cildin nerede olduğunu uzun araştırmalardan sonra öğrenir. İkinci cilt Kuzey Yemen’de oturan bir şahsın elindedir. Ne pahasına olursa olsun o ikinci cildi satın almak için kitabın sahibine birkaç mektup yazar. Fakat olumlu bir netice elde edemez. Ama işin peşini bırakmaya niyetli değildir. Bu işi yüz yüze halletmeye karar verir. Kitap sahibini satmaya ikna etmek için ricayla, minnetle bu meseleyi halletmeyi düşünür. Yine de ikna edemezse kitabı birkaç günlüğüne ödünç alıp kopya ederek kitaba sahip olma yolunu deneyecektir. O’na göre kitaba ulaşmanın ve sahip olmanın tek ümidi ve ışığı bu düşüncedir. Kitaba ulaşmak için katlanılmayacak hiçbir maddi, manevi fedakarlık ve meşakkat yoktur onun için. Ama işiyle ilgili durumu da vardır. Bu durumu nasıl çözeceğini düşünür. Sonunda Yemen’de başka bir memuriyete naklini ister.  İsteği kabul edilir. Yemen’e tayini çıkar. Ne var ki Yemen’deki şahıs da o günlerde kitabı satmaya razı olmuştur. Emiri Efendi bu gelişmeye çok sevinir. Maksat hasıl olunca Yemene gitmeye lüzum kalmaz. Bunun üzerine yeni tayin olduğu görevinden istifa eder. Bu macera Ali Emiri Efendi’nin sadece değerli bir kitabı elde etme mücadelesi veya koleksiyonundaki eksik bir kitabı tamamlama hikayesi değil, Ali Emriri’nin baştan sona hayat hikayesidir. Bu mücadele, aynı zamanda büyük ve çok değerli bir kütüphanenin nasıl kurulduğunu da anlatmaktadır. Kültürümüze büyük hizmetleri olan bu değerli kültür adamımızı hayırla yad ediyoruz. Selam ve muhabbetle… Kaynaklar: http://www.youtube.com/@metinuygun713
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2025 - Cumartesi
Metin UYGUN

Ali Emiri Efendi, Kitaba ve Kültüre Adanmış Bir Ömür

Ali Emiri Efendi, yakın dönem kültür tarihimizin özel şahsiyetlerinden birisidir.  Daha çocukluk yıllarından itibaren okumaya meraklıdır. Okumayı bir tutku haline getirmiştir. Hiç durmadan kitap toplar. Topladığı kitaplar nadide, değerli yazma eserlerdir.

Memur olunca da gittiği yerlerde kitap okumaya ve kitap toplamaya devam eder. Ev ev, dükkan dükkan dolaşarak, hatta bazen şehirlerarası uzun mesafeleri göze alarak değerli kitaplar arar, bulduklarını satın alır, parası yetmediği veya sahibi satmadığı durumlarda elde edemediği kitapları bin bir rica ve minnetle ödünç alır. Ödünç aldığı kitabı kısa zamanda kopya ederek nüshasını çıkarır. Kopyayla çoğaltma işini başkalarına yaptırdığı da olur ama daha çok kendi el yazısıyla yapar bu işi.

Bu şekilde kopya ile çoğaltılarak elde edilen kitapların sayısı yedi yüzü aşar. Kitaplarının sayısı her geçen gün artmaya devam eder. Memuriyet görevindeyken bir şehirden başka bir şehire tayini çıktığında yanında taşıdığı kitap sandıkları da her defasında çoğalır. Mesela 1895 yılında Leskovik muhasebeciliğinden ayrıldığı vakit yanındaki kitap sandıklarının sayısı on dokuzdur. 1908 yılında emekli olup İstanbul’a geldiğinde beraberinde çok değerli bir kütüphane getirir. O paha biçilemez kültür hazinesini büyük bir gönül zenginliğiyle milletine bağışlar. İşte Ali Emiri Efendi böyle bir şahsiyettir. O’nun unutulmayacak olan en büyük hizmet ve eseri de budur.

Bende Kitap Merakı Dokuz Yaşımda Başlamıştır

Emiri Efendi, kitap merakı ve kütüphane kurma kararını kendisi şu şekilde anlatır, “Bende kitap merakı dokuz yaşında hasıl olmuştur. Bugün tam altmış senedir ne gecem gece, ne gündüzüm gündüzdür. Ömrüm kamilen bu merak arkasında koşmakla geçmiştir. Şöyle ki, Diyarbekir’de bundan beş-altı yüz sene evvel bir milyon kırk bin cilt kitaba sahip bir kütüphane bulunduğunu pederim ve akrabalarım bana hikaye ederlerdi. Çocukluk bu ya, böyle milyonluk bir kütüphane meydana getiremezsem bile karınca kaderince, hiç olmazsa on beş yirmi bin ciltlik bir kütüphane meydana getirebilirim diyerek dokuz yaşımdan şimdiye kadar altmış sene oluyor elime ne kadar para geçerse hepsine kitap almayı Cenab-ı Hak ile ahdü misak eyledim. İşte o tarihten beri kitap almaya başladım. Bundan altı sene evvel kitaplarıma bir göz gezdirdim, on bin miktarından ziyade olduğunu tahmin ettim ve zaten kalü bela’dan beri millet namına vakfetmiş olduğum bu kitapların varlığını göz önüne sermeye karar verdim. Değerli dostlarım evime gelip konuyu değerlendirmeye başladılar. Evimin ahşap binalara bitişik olması yüzünden bir yangın çıkması durumunda dünyalar değen bu kitapların bir daha yerine konamayacağını hatırlattılar.”

Millet Kütüphanesi

Ali Emiri Efendi’nin altmış senelik gayretiyle meydana getirilen bu hazine millete vakfedildi.

Adına da yine Emiri Efendi’nin isteğiyle Millet Kütüphanesi denildi.

Kurduğu ve millete vakfettiği kütüphaneden yıllardan beri sayısız okuyucu, araştırıcı faydalanmış, faydalanmaya da devam etmektedir.

Ali Emri Efendi’nin Biyografisi

Ali Emri Efendi, 1857 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Diyarbakır havalisinde oldukça bilinen müderrisler, şairler, hattatlar yetiştirmiş olan aydın ve seçkin bir aileye mensuptur. Şair Seyyit Mehmet Emiri Çelebi’nin torunlarından Mehmet Şerif Efendi’nin oğludur. İlk eğitimini Diyarbakır’da Sülükiyye Medresesi’nde yaptı. Kısa zamanda Arapça ve Farsçasını ilerletti. Eski tarzda şiirler yazmaya başladı. Kuvvetli bir hafızaya sahipti.

1875 tarihinde telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. 1878’de Heyet-i İslahiyye ile Diyarbakır’a gelen Abidin Paşa’nın yanına katip olarak girdi. Onunla birlikte Harput, Sivas ve Selanik’e gitti. Daha sonra Kozan Sancağı Aşar Müdürlüğü ile Adana Nezareti başkâtipliği yaptı. Daha sonra sırasıyla Leskovik, Kırşehir ve Trablusşam sancağı muhasebeciliklerinde, Erzurum ve Elazığ defterdarlıklarında, Yanya ve İşkodra maliye müfettişliklerinde, Halep defterdarlığı ile Yemen maliye müfettişliğinde bulundu. 1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra kendi isteğiyle emekli oldu. 23 Ocak 1924 tarihinde vefat etti.

Ali Emiri Efendi, hayatı boyunca gittiği her yerde kitap toplamış, ilmi ve edebi faaliyetlerine emekli olduktan sonra da devam etmiştir.

Bir ara eski bir Oğuz şehri olan Cend’e kadar gitmiş ve orada birçok değerli eser ve vesika toplamıştır.

Kırşehir muhasebecisi iken masraflarını kendisi karşılayarak Hacı Bektaşi Veli Dergâhı’nı tamir ettirmiştir.

Ali Emiri Efendi’nin en büyük hizmeti, hayatı boyunca toplamış olduğu paha biçilmez değerde olan kütüphanesini, Fatih’te, Feyzullah Efendi Medresesi’nde kendi kurduğu Millet Kütüphanesi’ne bağışlamasıdır.  Bu kütüphaneye çoğu nâdir ve tek nüsha olan 16.000 cilt eser vakfetmiş, ölümüne kadar da bu müessesenin müdürlüğünü yapmıştır.

Divanü Lügati’t Türk’ü Kültür ve İlim Dünyasının Hizmetine Kazandırdı

Ali Emîrî’nin önemli hizmetlerinden birisi de Kâşgarlı Mahmud’un o zamana kadar ele geçmeyen meşhur Dîvânü lugāti’t-Türk adlı eserini bulması ve ilim âleminin hizmetine sunmasıdır.

Bütün bu faaliyetleri arasında biyografi ve tezkire türünde birçok eser kaleme almış, bazı eski eserleri de “Nevâdir-i Eslâf” adı altında hâşiyelerle yeniden yayımlamıştır.

Ali Emiri Efendi gayet dindar bir şahsiyetti. Eski Osmanlı geleneğine son derece bağlıydı. Ruhunda padişahlara karşı derin bir muhabbet vardı. Onları hürmetle anardı.

Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Onun mutluluğu, hayatı kitaplarıydı. Daima ilim ve irfan ehli kişilerle arkadaşlık eder, kendisine gösterilen saygıdan hoşlanırdı.

Vaktinin büyük kısmını vakfettiği Milli Kütüphanede geçirir, etrafına toplanan gençlerin ilgisinden, kendisine gösterdikleri hürmetten son derece memnun olurdu.

Ali Emri Efendi’nin Bir Kitap İçin Verdiği Mücadele

Ali Emiri Efendi’nin bir kitap için neleri göze aldığını anlatan bir macerası var. Bu macera neredeyse onun hayat hikayesidir.  Kısaca bu maceradan bahsetmek istiyorum.

Emiri Efendi Yanya’da maliye müfettişliği görevindeyken Arapça güzel bir kitap bulur ve hemen satın alır. Ancak aldığı kitap eserin birinci cildidir. İkinci cildin nerede olduğunu uzun araştırmalardan sonra öğrenir. İkinci cilt Kuzey Yemen’de oturan bir şahsın elindedir.

Ne pahasına olursa olsun o ikinci cildi satın almak için kitabın sahibine birkaç mektup yazar. Fakat olumlu bir netice elde edemez. Ama işin peşini bırakmaya niyetli değildir. Bu işi yüz yüze halletmeye karar verir. Kitap sahibini satmaya ikna etmek için ricayla, minnetle bu meseleyi halletmeyi düşünür. Yine de ikna edemezse kitabı birkaç günlüğüne ödünç alıp kopya ederek kitaba sahip olma yolunu deneyecektir. O’na göre kitaba ulaşmanın ve sahip olmanın tek ümidi ve ışığı bu düşüncedir. Kitaba ulaşmak için katlanılmayacak hiçbir maddi, manevi fedakarlık ve meşakkat yoktur onun için. Ama işiyle ilgili durumu da vardır. Bu durumu nasıl çözeceğini düşünür.

Sonunda Yemen’de başka bir memuriyete naklini ister.  İsteği kabul edilir. Yemen’e tayini çıkar. Ne var ki Yemen’deki şahıs da o günlerde kitabı satmaya razı olmuştur. Emiri Efendi bu gelişmeye çok sevinir. Maksat hasıl olunca Yemene gitmeye lüzum kalmaz. Bunun üzerine yeni tayin olduğu görevinden istifa eder.

Bu macera Ali Emiri Efendi’nin sadece değerli bir kitabı elde etme mücadelesi veya koleksiyonundaki eksik bir kitabı tamamlama hikayesi değil, Ali Emriri’nin baştan sona hayat hikayesidir. Bu mücadele, aynı zamanda büyük ve çok değerli bir kütüphanenin nasıl kurulduğunu da anlatmaktadır.

Kültürümüze büyük hizmetleri olan bu değerli kültür adamımızı hayırla yad ediyoruz.

Selam ve muhabbetle…

Kaynaklar:

http://www.youtube.com/@metinuygun713

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat polyester çember