Metin UYGUN
Köşe Yazarı
Metin UYGUN
 

Çöl Aslanı Ömer Muhtar

Destansı Bir Direnişin Kahramanının Hayat Hikayesi. İtalyanların Libya’yı emperyalist emellerle işgal etmeye başlamasından sonra Libya’da İtalya’ya karşı bir direniş hareketi başlar. Ömer Muhtar önceleri bu direniş hareketinde önemli rol oynar, fakat daha sonra bu direniş hareketinin her şeyi olur. Direnişin, cihadın başından sonuna kadar içindedir. Bir gün bile olsa cihat hareketinin dışında kalmamıştır. O kadar içindedir ki bu mücadeleyi, direnişi adeta bütün zerresiyle, kürresiyle, zihniyle, hücresiyle yaşar, teneffüs eder. Onun tek isteği vardır. Özgürlük. Libyalılar ülkelerinde şerefleriyle, özgürce yaşamalıdırlar. Düşmanla savaşırken tek şartı, düşmanın Libya’yı kayıtsız şartsız terk etmesidir. Bu şartın dışında hiçbir teklifi, teslim şartını kabul etmez. Ömer Muhtar, Libya cihat hareketinin idari, askeri, mali ve içtimai düzenlemeleri konusunda söz sahibi olan tek kişiydi.  Bu mücadelesinde büyük bir başarıya ulaşmış ve daha sonra şehit olmuştur. Bütün zorluklara ve imkansızlıklara rağmen cihat hareketini yönetmiş, inandığı dava uğrunda her türlü zorluklara göğüs germiş, İslami çizgideki hayat tarzını şehit olana kadar devam ettirmiş nadir liderlerden birisidir. İtalyanlar, 1911 yılının Ekim ayında Libya’yı tam bir haçlı zihniyetiyle işgal etmeye başladılar. Bu işgalde büyük katliamlar, zulümler, tecavüzler yaptılar. Hedefleri Libya Müslümanlarını sindirip korkutarak bölgeyi emperyalist emellerine uygun olarak ele geçirmekti. İtalya’da iktidara gelen faşist idare, Libya’ya karşı kesin ve sonuç alacak bir şekilde hareket etmeye karar verdi. Bu karar karşısında mücahitler de, direnişlerine, “ya zafer ya şehadet” anlayışıyla daha sıkı bir azim ve imanla bağlandılar. Ömer Muhtar, “Bizim, Allah ve vatanımızın düşmanlarıyla savaşmaktan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur” anlayışındaydı ve bu anlayışını da mücadelesine fiili olarak yansıttı. “Ben her isteyenin böyle kolayca yutacağı bir lokma değilim”   Direniş hareketinde en çok ihtiyaç duyulan şey askeri ve ekonomik yardımlardır. Direnişin davam edebilmesi için mücahitlerin askeri ve ekonomik yardımlara ihtiyacı vardı. Ömer Muhtar bu yardımları tedarik etmek için Mısır’a gitmeye karar verdi. Mücahitlere çeşitli yollardan yardım gelmekteydi ama bu yardımlar İtalya gibi bir devlete karşı koymak için yeterli değildi. Mısır’a tatmin edecek bir yardım bulma düşüncesiyle giden Ömer Muhtar, buradan çok küçük yardımlar dışında neredeyse eli boş döndü. Ömer Muhtar’ın Mısır’a gittiğini öğrenen İtalyanlar, onunla görüşmek ve onu bu mücadelen vazgeçirip barış yapmaya ikna etmek için ajanlarını Mısır’a gönderdiler. Ömer Muhtar’la Mısır’da görüşen ajanlar Ondan mücadeleden vazgeçmesini, Mısır’da ikamet ederek Libya’ya geri dönmemesini veyahut teslim olmasını istediler. Buna karşılık da cazip şartlarda maddi imkanlar ve Bingazi’de en lüks yerde mükemmel bir köşk vermeyi teklif ettiler. Yirmi yıl kadar, dağlarda, çadırlarda aç ve susuz sabahlayan ve bu süre içinde silahını elinden düşürmeyen Ömer Muhtar bu teklife şu tarihi cevabı verdi: “Ben her isteyenin böyle kolayca yutacağı bir lokma değilim. Beni imanım, inancım ve cihadımdan alıkoymaya kalkışacak herkesi Cenab-ı Hak eli boş olarak yüzüstü bırakacaktır.” Ömer Muhtar’a ilerleyen zamanlarda da bu mücadeleyi bırakması için yine teklifler geldi. Onları da kabul etmedi. Bu mücadeledeki en zor şartlardan birisi de kabileler arasında zaman zaman ortaya çıkan ihtilaflar, görüş ayrılıklarıydı Ömer Muhtar mücadelesini çok zor şartlar altında devam ettiriyordu. Bu mücadeledeki en zor şartlardan birisi de kabileler arasında zaman zaman ortaya çıkan ihtilaflar, görüş ayrılıklarıydı. O bütün bunların üstesinden geliyordu. Mücahitlerin İtalyanları perişan ettikleri bir savaştan sonra, mücahitler de düşmanlarının son model silah, tank ve uçakları karşısında büyük kayıplar vermişlerdi. Bu durumu gören bazı kabileler İtalyanların bu saldırılarına karşı dayanamayacaklarını ifade etmeye başladılar. Bu kabile reisleri Ömer Muhtar’a İtalyanlara teslim olmasını söylediler. Bölgelerinden cephesini alıp çekip gitmesini istediler. Buna uymadığı takdirde kendisiyle savaşacaklarını bildirdiler. Bu teslim teklifini ve tehdidini alan Ömer Muhtar hemen kabile reisleriyle geniş çaplı bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda çeşitli şekillerde teslim olma görüşleri dile getirildi. Burada ortaya konan çözüm önerileri cihat hareketini sıkıntıya sokacak tekliflerdi. Buna dayanamayan Ömer Muhtar her zamanki kararlı ve İslami tavrını ortaya koydu. Cebinde sürekli olarak taşıdığı küçük Kur’an-ı Kerim’ini çıkartarak elini mushafın üstüne bastı ve şöyle konuştu: “Vallahi ya zafer ya şehadete ermeden bu dağları terk etmeyeceğim. İtalyanlara karşı devam eden bu savaşı durdurmayacağım. Mısır’a gitmek isteyenler buyurup gitsinler. İtalyanlara da teslim olup ölümden kurtulmak isteyenler buyurup teslim olsunlar. Hiç kimse onları tutmuş değildir.” Ömer Muhtar’ın kesin tavrını ve büyük savaş azmini gören mücahitler teslim olma görüşlerini bırakıp onu desteklediklerini ilan ettiler. Toplantı birlik içinde sona erdi. İtalyanlar nifak sokma, mücahitleri birbirine düşürme politikalarından vazgeçmiyorlardı İtalyanlar nifak sokma, mücahitleri birbirine düşürme politikalarından vazgeçmiyorlardı. Sık sık bu yola başvurarak Ömer Muhtar’a barış teklifleri yapmaktaydılar. Amaçları cihat hareketini nifakla sekteye uğratarak mücahitler arasında iç çatışma çıkarmaktı. Zaman zaman da bunda başarılı oluyorlardı. Bunlardan birinde bir grup mücahitle direnişin lideri Ömer Muhtar arasına ihtilaf başardılar. Mücahitler iki gruba ayrıldılar. Bir grup İtalyanlardan hediye ismi altında bir miktar yardım alarak barışın yapılması görüşünü savunmaya başladı. Ömer Muhtar’ın liderliğindeki grup ise İtalya’yı asla taraf olarak kabul etmiyor ve düşman ile görüşme masasına oturmayı düşünmüyor, hangi şartlarda olursa olsun mücadeleye devam edilmesi fikrini taşıyorlardı. Böyle bir ayrılığın ortaya çıkması üzerine Ekim 1929 tarihinde Ömer Muhtar şu meşhur beyanatını yayınladı: “Şu husus iyice bilinsin ki, herhangi bir mücahit, İtalya’ya boyun eğip de onunla anlaşmayı kabul ederse, böyle bir kişi bu davranışıyla, aramızda fitne tohumlarını saçmış, saflarımızı dağıtmış ve birliğimizi sarsmış olur. O zaman da İtalya rahatlıkla bize galip gelerek bütün meşru haklarımızı elimizden alacaktır. Bu teşebbüs, daha evvel girişilen barış görüşmeleri sırasında edinilen bir tecrübeydi. Ama Allah’a binlerce şükürler olsun ki, İtalya bu konuda herhangi bir şey elde edememiştir. Bizim yegane hedefimiz ve gayemiz sadece özgürlük olmalıdır. Halbuki İtalya’nın gayesi ise, kendisine karşı direnen bu Libya cihat hareketini başarısızlığa uğratıp tamamen sindirmektir. Ama bizim cihat heyecanıyla çarpan yüreklerimiz yaşadığı müddetçe İtalya bu konuda hiçbir şey yapamayacaktır. Onun için de özgürlüğümüz uğrunda bütün imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Buna göre de İtalya ile gizli anlaşmalara girmek isteyenler bize karşı tavırlarını iyice ortaya koysunlar ki, ne yapmak istediklerini anlayalım.” Düşmanının gözünden Ömer Muhtar İtalyan genel komutanı Graziani hatırat kitabında Ömer Muhtar’ın liderliği, kahramanlığı ve şahsiyeti hakkında bilgiler verir. Graziani’nin belirttiğine göre “Ömer Muhtar, inancına son derece bağlı biridir. İnancına saldırmaya kim kalkışırsa, büyük bir heyecan ve azimle ona karşı koyar. Vatanına saldıranlarla korkusuzca savaşır. Vatanına yapılacak her hangi bir saldırıyı karşılıksız bırakmayı kabul edecek bir şahsiyet değildir.” “O dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir menfaat karşılığında satmayacak bir şahsiyete sahipti. Dünyevi hiçbir menfaat peşinde değildi. Üstelik hayli fakir bir adamdı. Din ve vatan sevgisinden başka dünyalık hiçbir şeye sahip değildi.” “Sen de görüyorsun ya evlat, gerçekten biz, bize tanınan vadenin sonuna gelmiş bulunuyoruz” Gazeteci Muhammed Esed’de bu direniş hareketinin son zamanlarında Ömer Muhtar’la görüşenlerden birisidir. İtalyanların yaptıkları bir katliamdan sonra Ömer Muhtar, Muhammed Esed’e şunları söyler: “Sen de görüyorsun ya evlat, gerçekten biz bize tanınan vadenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Savaşıyoruz, çünkü düşmanı bu topraklardan söküp atıncaya, ya da bu uğurda ölünceye kadar inancımız ve özgürlüğümüz için savaşmak zorundayız. Başka yolu yok. Allah’a aidiz ve ona döneceğiz. Kadınlarımızı, çocuklarımızı Mısır’a gönderdik ki, Cenab-ı Allah bizi ölüme çağırdığı zaman arkamıza dönüp bakmayalım.” Ömer Muhtar’ın Esir Edilmesi ve İdamı İtalyanlar, Libya üzerindeki bütün baskılarını artırmışlar, sivil hedefleri yok ederek Libyalıların bütün mallarına el koymuşlardı. Halkı belli bölgelerde toplayarak etraflarını dikenli tellerle çevirmişlerdi. Libyalılar adeta açlık, sefalet ve esarete mahkum edilmişlerdi. İtalyanlar bütün bunları gerçekleştirdikten sonra Ömer Muhtar’ın bulunduğu cepheye yöneldiler. Bütün ağırlıklarını buna verdiler. Libya halkı tamamen kuşatma altında olduğu için mücahitlere hiçbir yerden yardım gelmiyordu. Bütün bunlara, bu imkansızlıklara rağmen mücahitler emellerin en güzeli olan Allah yolunda cihat ve ölüm için yılmadan savaşlarına devam ettiler. İşte böyle bir savaşta Ömer Muhtar kendinden kıyas kabul etmeyecek derecede üstün imkanlara sahip bulunan düşmana karşı savaşmaktaydı. Sılanta denilen yerde devam eden bir çatışma esnasında Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler tamamen kuşatıldılar. 11 Eylül 1831 tarihinde büyük çoğunluğu şehit oluncaya kadar savaştılar. Ömer Muhtar, bir anda yalnız başına kalmış bir durumda, kalabalık bir düşman grubu tarafından kuşatıldı. Onu esir aldılar. Ömer Muhtar olduğunu anlayamadılar. Ancak kimliğini açıklayınca tutukladılar ve hapse attılar. Bu hapis hayatı uzun sürmedi. Dört gün hapiste kaldı. Yargılama ve İdam Sehpası 15 Eylül 1931 tarihinde İtalyan yönetimi süratli bir şekilde Ömer Muhtar’ı yargılamaya başladı. Mahkeme bir saat on beş dakika sürdü. Mahkeme sonunda Ömer Muhtar’ın idamına karar verildi. Yargıcın idam kararına Ömer Muhtar, “Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. Biz Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz” diyerek cevap verdi. Büyük bir halk topluluğu önünde kurulan idam sehpasına oldukça sakin ve korkusuzca çıkan Ömer Muhtar, son defa Kuran Kerim’den ayetler okuyarak 15 Eylül 1931  tarihinde idam edildi. Bu büyük mücahidi rahmetle anıyoruz. Selam ve muhabbetle… Kaynak: Ahmet Ağırakça, Ömer Muhtar, www.youtube.com/@metinuygun713
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2024 - Cuma
Metin UYGUN

Çöl Aslanı Ömer Muhtar

Destansı Bir Direnişin Kahramanının Hayat Hikayesi.

İtalyanların Libya’yı emperyalist emellerle işgal etmeye başlamasından sonra Libya’da İtalya’ya karşı bir direniş hareketi başlar. Ömer Muhtar önceleri bu direniş hareketinde önemli rol oynar, fakat daha sonra bu direniş hareketinin her şeyi olur.

Direnişin, cihadın başından sonuna kadar içindedir. Bir gün bile olsa cihat hareketinin dışında kalmamıştır.

O kadar içindedir ki bu mücadeleyi, direnişi adeta bütün zerresiyle, kürresiyle, zihniyle, hücresiyle yaşar, teneffüs eder.

Onun tek isteği vardır. Özgürlük. Libyalılar ülkelerinde şerefleriyle, özgürce yaşamalıdırlar. Düşmanla savaşırken tek şartı, düşmanın Libya’yı kayıtsız şartsız terk etmesidir. Bu şartın dışında hiçbir teklifi, teslim şartını kabul etmez.

Ömer Muhtar, Libya cihat hareketinin idari, askeri, mali ve içtimai düzenlemeleri konusunda söz sahibi olan tek kişiydi.  Bu mücadelesinde büyük bir başarıya ulaşmış ve daha sonra şehit olmuştur.

Bütün zorluklara ve imkansızlıklara rağmen cihat hareketini yönetmiş, inandığı dava uğrunda her türlü zorluklara göğüs germiş, İslami çizgideki hayat tarzını şehit olana kadar devam ettirmiş nadir liderlerden birisidir.

İtalyanlar, 1911 yılının Ekim ayında Libya’yı tam bir haçlı zihniyetiyle işgal etmeye başladılar. Bu işgalde büyük katliamlar, zulümler, tecavüzler yaptılar. Hedefleri Libya Müslümanlarını sindirip korkutarak bölgeyi emperyalist emellerine uygun olarak ele geçirmekti.

İtalya’da iktidara gelen faşist idare, Libya’ya karşı kesin ve sonuç alacak bir şekilde hareket etmeye karar verdi. Bu karar karşısında mücahitler de, direnişlerine, “ya zafer ya şehadet” anlayışıyla daha sıkı bir azim ve imanla bağlandılar.

Ömer Muhtar, “Bizim, Allah ve vatanımızın düşmanlarıyla savaşmaktan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur” anlayışındaydı ve bu anlayışını da mücadelesine fiili olarak yansıttı.

“Ben her isteyenin böyle kolayca yutacağı bir lokma değilim”

 

Direniş hareketinde en çok ihtiyaç duyulan şey askeri ve ekonomik yardımlardır. Direnişin davam edebilmesi için mücahitlerin askeri ve ekonomik yardımlara ihtiyacı vardı. Ömer Muhtar bu yardımları tedarik etmek için Mısır’a gitmeye karar verdi.

Mücahitlere çeşitli yollardan yardım gelmekteydi ama bu yardımlar İtalya gibi bir devlete karşı koymak için yeterli değildi.

Mısır’a tatmin edecek bir yardım bulma düşüncesiyle giden Ömer Muhtar, buradan çok küçük yardımlar dışında neredeyse eli boş döndü.

Ömer Muhtar’ın Mısır’a gittiğini öğrenen İtalyanlar, onunla görüşmek ve onu bu mücadelen vazgeçirip barış yapmaya ikna etmek için ajanlarını Mısır’a gönderdiler. Ömer Muhtar’la Mısır’da görüşen ajanlar Ondan mücadeleden vazgeçmesini, Mısır’da ikamet ederek Libya’ya geri dönmemesini veyahut teslim olmasını istediler. Buna karşılık da cazip şartlarda maddi imkanlar ve Bingazi’de en lüks yerde mükemmel bir köşk vermeyi teklif ettiler.

Yirmi yıl kadar, dağlarda, çadırlarda aç ve susuz sabahlayan ve bu süre içinde silahını elinden düşürmeyen Ömer Muhtar bu teklife şu tarihi cevabı verdi:

“Ben her isteyenin böyle kolayca yutacağı bir lokma değilim. Beni imanım, inancım ve cihadımdan alıkoymaya kalkışacak herkesi Cenab-ı Hak eli boş olarak yüzüstü bırakacaktır.”

Ömer Muhtar’a ilerleyen zamanlarda da bu mücadeleyi bırakması için yine teklifler geldi. Onları da kabul etmedi.

Bu mücadeledeki en zor şartlardan birisi de kabileler arasında zaman zaman ortaya çıkan ihtilaflar, görüş ayrılıklarıydı

Ömer Muhtar mücadelesini çok zor şartlar altında devam ettiriyordu. Bu mücadeledeki en zor şartlardan birisi de kabileler arasında zaman zaman ortaya çıkan ihtilaflar, görüş ayrılıklarıydı. O bütün bunların üstesinden geliyordu. Mücahitlerin İtalyanları perişan ettikleri bir savaştan sonra, mücahitler de düşmanlarının son model silah, tank ve uçakları karşısında büyük kayıplar vermişlerdi.

Bu durumu gören bazı kabileler İtalyanların bu saldırılarına karşı dayanamayacaklarını ifade etmeye başladılar. Bu kabile reisleri Ömer Muhtar’a İtalyanlara teslim olmasını söylediler. Bölgelerinden cephesini alıp çekip gitmesini istediler. Buna uymadığı takdirde kendisiyle savaşacaklarını bildirdiler.

Bu teslim teklifini ve tehdidini alan Ömer Muhtar hemen kabile reisleriyle geniş çaplı bir toplantı düzenledi. Bu toplantıda çeşitli şekillerde teslim olma görüşleri dile getirildi. Burada ortaya konan çözüm önerileri cihat hareketini sıkıntıya sokacak tekliflerdi. Buna dayanamayan Ömer Muhtar her zamanki kararlı ve İslami tavrını ortaya koydu. Cebinde sürekli olarak taşıdığı küçük Kur’an-ı Kerim’ini çıkartarak elini mushafın üstüne bastı ve şöyle konuştu:

“Vallahi ya zafer ya şehadete ermeden bu dağları terk etmeyeceğim. İtalyanlara karşı devam eden bu savaşı durdurmayacağım. Mısır’a gitmek isteyenler buyurup gitsinler. İtalyanlara da teslim olup ölümden kurtulmak isteyenler buyurup teslim olsunlar. Hiç kimse onları tutmuş değildir.”

Ömer Muhtar’ın kesin tavrını ve büyük savaş azmini gören mücahitler teslim olma görüşlerini bırakıp onu desteklediklerini ilan ettiler. Toplantı birlik içinde sona erdi.

İtalyanlar nifak sokma, mücahitleri birbirine düşürme politikalarından vazgeçmiyorlardı

İtalyanlar nifak sokma, mücahitleri birbirine düşürme politikalarından vazgeçmiyorlardı. Sık sık bu yola başvurarak Ömer Muhtar’a barış teklifleri yapmaktaydılar. Amaçları cihat hareketini nifakla sekteye uğratarak mücahitler arasında iç çatışma çıkarmaktı. Zaman zaman da bunda başarılı oluyorlardı.

Bunlardan birinde bir grup mücahitle direnişin lideri Ömer Muhtar arasına ihtilaf başardılar. Mücahitler iki gruba ayrıldılar. Bir grup İtalyanlardan hediye ismi altında bir miktar yardım alarak barışın yapılması görüşünü savunmaya başladı. Ömer Muhtar’ın liderliğindeki grup ise İtalya’yı asla taraf olarak kabul etmiyor ve düşman ile görüşme masasına oturmayı düşünmüyor, hangi şartlarda olursa olsun mücadeleye devam edilmesi fikrini taşıyorlardı.

Böyle bir ayrılığın ortaya çıkması üzerine Ekim 1929 tarihinde Ömer Muhtar şu meşhur beyanatını yayınladı:

“Şu husus iyice bilinsin ki, herhangi bir mücahit, İtalya’ya boyun eğip de onunla anlaşmayı kabul ederse, böyle bir kişi bu davranışıyla, aramızda fitne tohumlarını saçmış, saflarımızı dağıtmış ve birliğimizi sarsmış olur. O zaman da İtalya rahatlıkla bize galip gelerek bütün meşru haklarımızı elimizden alacaktır. Bu teşebbüs, daha evvel girişilen barış görüşmeleri sırasında edinilen bir tecrübeydi. Ama Allah’a binlerce şükürler olsun ki, İtalya bu konuda herhangi bir şey elde edememiştir. Bizim yegane hedefimiz ve gayemiz sadece özgürlük olmalıdır. Halbuki İtalya’nın gayesi ise, kendisine karşı direnen bu Libya cihat hareketini başarısızlığa uğratıp tamamen sindirmektir. Ama bizim cihat heyecanıyla çarpan yüreklerimiz yaşadığı müddetçe İtalya bu konuda hiçbir şey yapamayacaktır. Onun için de özgürlüğümüz uğrunda bütün imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Buna göre de İtalya ile gizli anlaşmalara girmek isteyenler bize karşı tavırlarını iyice ortaya koysunlar ki, ne yapmak istediklerini anlayalım.”

Düşmanının gözünden Ömer Muhtar

İtalyan genel komutanı Graziani hatırat kitabında Ömer Muhtar’ın liderliği, kahramanlığı ve şahsiyeti hakkında bilgiler verir.

Graziani’nin belirttiğine göre “Ömer Muhtar, inancına son derece bağlı biridir. İnancına saldırmaya kim kalkışırsa, büyük bir heyecan ve azimle ona karşı koyar. Vatanına saldıranlarla korkusuzca savaşır. Vatanına yapılacak her hangi bir saldırıyı karşılıksız bırakmayı kabul edecek bir şahsiyet değildir.”

“O dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir menfaat karşılığında satmayacak bir şahsiyete sahipti. Dünyevi hiçbir menfaat peşinde değildi. Üstelik hayli fakir bir adamdı. Din ve vatan sevgisinden başka dünyalık hiçbir şeye sahip değildi.”

“Sen de görüyorsun ya evlat, gerçekten biz, bize tanınan vadenin sonuna gelmiş bulunuyoruz”

Gazeteci Muhammed Esed’de bu direniş hareketinin son zamanlarında Ömer Muhtar’la görüşenlerden birisidir. İtalyanların yaptıkları bir katliamdan sonra Ömer Muhtar, Muhammed Esed’e şunları söyler:

“Sen de görüyorsun ya evlat, gerçekten biz bize tanınan vadenin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Savaşıyoruz, çünkü düşmanı bu topraklardan söküp atıncaya, ya da bu uğurda ölünceye kadar inancımız ve özgürlüğümüz için savaşmak zorundayız. Başka yolu yok. Allah’a aidiz ve ona döneceğiz. Kadınlarımızı, çocuklarımızı Mısır’a gönderdik ki, Cenab-ı Allah bizi ölüme çağırdığı zaman arkamıza dönüp bakmayalım.”

Ömer Muhtar’ın Esir Edilmesi ve İdamı

İtalyanlar, Libya üzerindeki bütün baskılarını artırmışlar, sivil hedefleri yok ederek Libyalıların bütün mallarına el koymuşlardı. Halkı belli bölgelerde toplayarak etraflarını dikenli tellerle çevirmişlerdi. Libyalılar adeta açlık, sefalet ve esarete mahkum edilmişlerdi.

İtalyanlar bütün bunları gerçekleştirdikten sonra Ömer Muhtar’ın bulunduğu cepheye yöneldiler. Bütün ağırlıklarını buna verdiler. Libya halkı tamamen kuşatma altında olduğu için mücahitlere hiçbir yerden yardım gelmiyordu. Bütün bunlara, bu imkansızlıklara rağmen mücahitler emellerin en güzeli olan Allah yolunda cihat ve ölüm için yılmadan savaşlarına devam ettiler.

İşte böyle bir savaşta Ömer Muhtar kendinden kıyas kabul etmeyecek derecede üstün imkanlara sahip bulunan düşmana karşı savaşmaktaydı. Sılanta denilen yerde devam eden bir çatışma esnasında Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler tamamen kuşatıldılar. 11 Eylül 1831 tarihinde büyük çoğunluğu şehit oluncaya kadar savaştılar. Ömer Muhtar, bir anda yalnız başına kalmış bir durumda, kalabalık bir düşman grubu tarafından kuşatıldı. Onu esir aldılar. Ömer Muhtar olduğunu anlayamadılar. Ancak kimliğini açıklayınca tutukladılar ve hapse attılar. Bu hapis hayatı uzun sürmedi. Dört gün hapiste kaldı.

Yargılama ve İdam Sehpası

15 Eylül 1931 tarihinde İtalyan yönetimi süratli bir şekilde Ömer Muhtar’ı yargılamaya başladı. Mahkeme bir saat on beş dakika sürdü. Mahkeme sonunda Ömer Muhtar’ın idamına karar verildi. Yargıcın idam kararına Ömer Muhtar, “Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. Biz Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz” diyerek cevap verdi.

Büyük bir halk topluluğu önünde kurulan idam sehpasına oldukça sakin ve korkusuzca çıkan Ömer Muhtar, son defa Kuran Kerim’den ayetler okuyarak 15 Eylül 1931  tarihinde idam edildi.

Bu büyük mücahidi rahmetle anıyoruz.

Selam ve muhabbetle…

Kaynak:

Ahmet Ağırakça, Ömer Muhtar,

www.youtube.com/@metinuygun713

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.