Metin UYGUN
Köşe Yazarı
Metin UYGUN
 

İnsanlık Tarihinin Utanç Duyulan Süreci: Sömürgecilik

Sömürgecilik, insanlık tarihinin en utanç verici sayfalarını dolduran bir süreçtir. Genelde ekonomik sebeplerle yapılmıştır fakat sömürgecilikte rol oynayan başka sebepler de vardır.  Bunlar askeri, dini, kültürel, siyasi, vb. sebeplerdir. Sömürgecilik, Antikçağ’dan modern zamanlara kadar gelen bir süreçtir. Bu süreç içinde farklı şekillerde uygulanmış ve uluslararası ilişkilerin en kapsamlı anlaşmazlık ve çatışma konularından biri olmuştur. Sömürgecilik tarzını ve görüntüsünü değiştirmiş olmakla birlikte günümüzde de devam etmektedir. Sömürgeciliğin bütün yönleriyle sistemli bir şekilde uygulanması XVI. yüzyılın başlarındadır. Sömürgecilik; kolonicilik, kolonyalizm ya da müstemlekecilik gibi isimlerle de ifade edilmektedir. Genellikle bir devletin başka milletleri, devletleri, toplulukları, siyasi ve ekonomik yönden egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir. Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına, iş gücüne, pazarlarına el koyar ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyal, kültürel ve dinî değerlerine de baskı uygularlar. Sömürgecilikte rol oynayan faktörler Tarihte sömürge kurmak, büyük toprak kazanmak, büyük devlet olmak için gerekli sayılan bir durumdu. Sömürgecilikte askeri, dini, ekonomik ve stratejik gibi faktörler de rol oynamış, sömürgeci güçler bu faktörleri sömürgecilikte kullanmışlar, sömürge hareketlerini, faaliyetlerini bu sebeplere dayandırmışlardır. 19. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar etkileri devam eden sömürgecilik tamamen ekonomik sebeplere dayanmaktadır. Deniz aşırı ülkelerde değişik maksat veya itici güçlerle; medeniyet götürmek, Hıristiyanlığı yaymak, prestij sağlamak, yeni topraklar elde etmek ve ticaret yapmak gibi çeşitli gayelerle pek çok koloniler, yerleşim yerleri kurmuşlardır. Koloni fikrinin temelinde sadece anavatanın menfaati vardır. Bu şekilde Afrika’da ticaret kolonileri, Amerika’da nüfus kolonileri kurulmuş ve zamanla benzerleri veya değişik tarzları dünyanın başka taraflarında da tesis edilmiştir. Kolonilerin hürriyeti ve hükümranlığı söz konusu değildir. Hakimiyet kayıtsız şartsız metropole, anavatana aittir. 1850’den itibaren Avrupa şuurlu bir şekilde dünyaya yayılmaya ve dünyayı paylaşmaya başladı. Çünkü devletin büyüklüğü ve gücü onun sahip olduğu toprakların genişliğinde, nüfusunun çokluğunda ve kaynaklarının zenginliğinde aranıyordu. Bu yol Avrupa’yı emperyalizm uygulamasına doğru götürdü. Emperyalizm aşaması Avrupalılar klasik ve yeni kolonyalizm çağında (1492-1850) tarihlerinde sahip oldukları üstünlükten ve diğer kıtalarla eşitsizlik zemini üzerinde kurdukları sömürgecilik ilişkilerinden faydalanarak hem dünyanın zenginliklerini Avrupa’ya taşımışlar hem dünya enerji ve hammadde kaynaklarını ellerine geçirmişlerdir. Bütün bu imkanlar Avrupa’nın teknolojisi ile bir araya gelince Sanayi Devrimi aşamasına doğru hızlı bir şekilde gidiş başlamıştır. Nihayet, 19. Yüzyılda bu aşamaya ulaşılmıştır. 1860’lı yıllardan itibaren bütün Avrupa’da Sanayi Devrimi gerçekleşmiş ve sanayi üretimine geçilmiştir. Sanayi Devrimi ve seri üretimle birlikte emperyalizm çağı açılmış oldu. Sanayi gittikçe gelişiyor, hammadde ihtiyacı her geçen gün artıyor, üretim çoğalıyor ve yeni pazarlara daha fazla ihtiyaç duyuluyordu. Böylece, tarım ve tezgah üretimi yerini sanayi üretimine bırakıtı. Koloniler, alış-veriş yerleri ve vasıtası olma özelliklerini kaybederek, hammadde deposu ve yeni pazar yerleri olarak önem kazanmaya başladılar. Bütün bu gelişmelerle emperyalizm çağı başlamış oldu. En önemli sömürgecilik faaliyetlerinden biri Hıristiyanlığı yaymaktır Sömürgecilerin en önemli faaliyetlerinden biri, Hıristiyanlığı sömürülen ülkelerin yerlilerine kabul ettirmeleridir. Bu anlamda en büyük desteği başta Katolik ve Protestan kiliseleri verirken Anglikan kiliseleri ve diğerlerinin de bu konuya büyük katkıları olmuştur. Böylece Latin Amerika, Güney Asya ve Sahrâaltı Afrikası’nda misyonerler vasıtasıyla geniş kampanyalar yürütülerek Hıristiyanlık büyük bir hızla yayıldı. Amerika’da XVI. yüzyıl öncesinde hiç Hıristiyan nüfus yokken bugün kıtada yaşayanların neredeyse tamamına yakınını hıristiyanlar oluşturmaktadır. Yine 1900’lerin başında Afrika kıtasında çok az Hıristiyan varken bugün bu rakam hatırı sayılır miktardadır. Asya’da yine misyonerlik faaliyetleri neticesinde hıristiyan olanların sayısı yüz milyonlarla ifade edilecek duruma gelmiştir. Sömürgecilik köle ticaretini doğurmuştur Sömürgeciliğin insanlık tarihi bakımından en önemli sonuçlarından biri hiç şüphesiz ki kölelik olmuştur. Özellikle Amerika kıtalarındaki yerleşimlerin zenginleşmesi, uzun bir süre Afrika ile yapılan köle ticaretine sayesinde olmuştur. İngiliz ve Fransız tacirler, batı yarım küreye dokuz ila on milyon siyahî köle taşımışlar, kölelerin iş gücü sayesinde yeni toprakları tarıma açmışlar, başta şeker ve pamuk gibi temel ürünlerde büyük çapta üretim gerçekleştirmişlerdir. Köle ticareti zamanla o kadar artmıştır ki, 1700 yılında İngilizlerin lideri oldukları köle ticareti, altın ve fildişi ticaretini geçmiştir. İngilizler sömürü altına aldıkları ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla insan gücünü kendi ülkelerine aktarmış, onları Sanayi Devrimi’nde kullanarak teknolojik gelişimlerini hızlandırmış ve zengin olmuşlardır. Sömürgeci hâkim zihniyet, sömürü alanından çekilirken de boş durmamıştır Sömürgeci hâkim zihniyet, sömürü alanından çekilirken de boş durmamıştır. Bıraktığı siyasal ve ideolojik mirasla bu ülkelerin milli birlik oluşturma potansiyellerini büyük ölçüde devre dışı bırakmış, sonuçları itibariyle bu gün bile içinden çıkılması oldukça zor görülen Orta Doğu ve Hindistan coğrafyalarındaki sorunların tohumlarını atmıştır. İlk çağ uygarlıklarından itibaren yürütülen sömürgecilik faaliyetleri hedef topraklara egemen olmayı, her türlü kaynağa sahip olmayı ve bu kaynakları kendi menfaatlerine göre kullanmayı amaçlamıştır. Modern sömürgecilik, maddi sömürünün yanında dini ve kültürel bir değişimi de dayatmıştır. Amerika ve Avustralya gibi coğrafyaların yerli halklarının çoğu katledilmiş, kültürleri yok edilmiştir. Yerli olarak isimlendirilen insanlar köleleştirilip ölesiye çalıştırılmıştır. Bu insanlar din değiştirmeye zorlanmıştır. Dil konusunda da egemen gücün dili zorunlu tutulmuştur. Bunun yanında köle ticareti ve köleleştirilen insanların sömürge topraklarında neredeyse sıfır maliyetli işçi olarak çalıştırılması sömürgeci güçlerin ekonomisinin önemli gelir kaynakları arasında yer almıştır. Selam ve muhabbetle… https://www.youtube.com/@metinuygun713
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2024 - Çarşamba
Metin UYGUN

İnsanlık Tarihinin Utanç Duyulan Süreci: Sömürgecilik

Sömürgecilik, insanlık tarihinin en utanç verici sayfalarını dolduran bir süreçtir. Genelde ekonomik sebeplerle yapılmıştır fakat sömürgecilikte rol oynayan başka sebepler de vardır.  Bunlar askeri, dini, kültürel, siyasi, vb. sebeplerdir.

Sömürgecilik, Antikçağ’dan modern zamanlara kadar gelen bir süreçtir. Bu süreç içinde farklı şekillerde uygulanmış ve uluslararası ilişkilerin en kapsamlı anlaşmazlık ve çatışma konularından biri olmuştur.

Sömürgecilik tarzını ve görüntüsünü değiştirmiş olmakla birlikte günümüzde de devam etmektedir. Sömürgeciliğin bütün yönleriyle sistemli bir şekilde uygulanması XVI. yüzyılın başlarındadır.

Sömürgecilik; kolonicilik, kolonyalizm ya da müstemlekecilik gibi isimlerle de ifade edilmektedir. Genellikle bir devletin başka milletleri, devletleri, toplulukları, siyasi ve ekonomik yönden egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir.

Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına, iş gücüne, pazarlarına el koyar ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyal, kültürel ve dinî değerlerine de baskı uygularlar.

Sömürgecilikte rol oynayan faktörler

Tarihte sömürge kurmak, büyük toprak kazanmak, büyük devlet olmak için gerekli sayılan bir durumdu. Sömürgecilikte askeri, dini, ekonomik ve stratejik gibi faktörler de rol oynamış, sömürgeci güçler bu faktörleri sömürgecilikte kullanmışlar, sömürge hareketlerini, faaliyetlerini bu sebeplere dayandırmışlardır.

19. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar etkileri devam eden sömürgecilik tamamen ekonomik sebeplere dayanmaktadır.

Deniz aşırı ülkelerde değişik maksat veya itici güçlerle; medeniyet götürmek, Hıristiyanlığı yaymak, prestij sağlamak, yeni topraklar elde etmek ve ticaret yapmak gibi çeşitli gayelerle pek çok koloniler, yerleşim yerleri kurmuşlardır. Koloni fikrinin temelinde sadece anavatanın menfaati vardır. Bu şekilde Afrika’da ticaret kolonileri, Amerika’da nüfus kolonileri kurulmuş ve zamanla benzerleri veya değişik tarzları dünyanın başka taraflarında da tesis edilmiştir. Kolonilerin hürriyeti ve hükümranlığı söz konusu değildir. Hakimiyet kayıtsız şartsız metropole, anavatana aittir.

1850’den itibaren Avrupa şuurlu bir şekilde dünyaya yayılmaya ve dünyayı paylaşmaya başladı. Çünkü devletin büyüklüğü ve gücü onun sahip olduğu toprakların genişliğinde, nüfusunun çokluğunda ve kaynaklarının zenginliğinde aranıyordu. Bu yol Avrupa’yı emperyalizm uygulamasına doğru götürdü.

Emperyalizm aşaması

Avrupalılar klasik ve yeni kolonyalizm çağında (1492-1850) tarihlerinde sahip oldukları üstünlükten ve diğer kıtalarla eşitsizlik zemini üzerinde kurdukları sömürgecilik ilişkilerinden faydalanarak hem dünyanın zenginliklerini Avrupa’ya taşımışlar hem dünya enerji ve hammadde kaynaklarını ellerine geçirmişlerdir. Bütün bu imkanlar Avrupa’nın teknolojisi ile bir araya gelince Sanayi Devrimi aşamasına doğru hızlı bir şekilde gidiş başlamıştır. Nihayet, 19. Yüzyılda bu aşamaya ulaşılmıştır.

1860’lı yıllardan itibaren bütün Avrupa’da Sanayi Devrimi gerçekleşmiş ve sanayi üretimine geçilmiştir.

Sanayi Devrimi ve seri üretimle birlikte emperyalizm çağı açılmış oldu. Sanayi gittikçe gelişiyor, hammadde ihtiyacı her geçen gün artıyor, üretim çoğalıyor ve yeni pazarlara daha fazla ihtiyaç duyuluyordu. Böylece, tarım ve tezgah üretimi yerini sanayi üretimine bırakıtı. Koloniler, alış-veriş yerleri ve vasıtası olma özelliklerini kaybederek, hammadde deposu ve yeni pazar yerleri olarak önem kazanmaya başladılar. Bütün bu gelişmelerle emperyalizm çağı başlamış oldu.

En önemli sömürgecilik faaliyetlerinden biri Hıristiyanlığı yaymaktır

Sömürgecilerin en önemli faaliyetlerinden biri, Hıristiyanlığı sömürülen ülkelerin yerlilerine kabul ettirmeleridir. Bu anlamda en büyük desteği başta Katolik ve Protestan kiliseleri verirken Anglikan kiliseleri ve diğerlerinin de bu konuya büyük katkıları olmuştur. Böylece Latin Amerika, Güney Asya ve Sahrâaltı Afrikası’nda misyonerler vasıtasıyla geniş kampanyalar yürütülerek Hıristiyanlık büyük bir hızla yayıldı.

Amerika’da XVI. yüzyıl öncesinde hiç Hıristiyan nüfus yokken bugün kıtada yaşayanların neredeyse tamamına yakınını hıristiyanlar oluşturmaktadır. Yine 1900’lerin başında Afrika kıtasında çok az Hıristiyan varken bugün bu rakam hatırı sayılır miktardadır.

Asya’da yine misyonerlik faaliyetleri neticesinde hıristiyan olanların sayısı yüz milyonlarla ifade edilecek duruma gelmiştir.

Sömürgecilik köle ticaretini doğurmuştur

Sömürgeciliğin insanlık tarihi bakımından en önemli sonuçlarından biri hiç şüphesiz ki kölelik olmuştur. Özellikle Amerika kıtalarındaki yerleşimlerin zenginleşmesi, uzun bir süre Afrika ile yapılan köle ticaretine sayesinde olmuştur.

İngiliz ve Fransız tacirler, batı yarım küreye dokuz ila on milyon siyahî köle taşımışlar, kölelerin iş gücü sayesinde yeni toprakları tarıma açmışlar, başta şeker ve pamuk gibi temel ürünlerde büyük çapta üretim gerçekleştirmişlerdir. Köle ticareti zamanla o kadar artmıştır ki, 1700 yılında İngilizlerin lideri oldukları köle ticareti, altın ve fildişi ticaretini geçmiştir.

İngilizler sömürü altına aldıkları ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla insan gücünü kendi ülkelerine aktarmış, onları Sanayi Devrimi’nde kullanarak teknolojik gelişimlerini hızlandırmış ve zengin olmuşlardır.

Sömürgeci hâkim zihniyet, sömürü alanından çekilirken de boş durmamıştır

Sömürgeci hâkim zihniyet, sömürü alanından çekilirken de boş durmamıştır. Bıraktığı siyasal ve ideolojik mirasla bu ülkelerin milli birlik oluşturma potansiyellerini büyük ölçüde devre dışı bırakmış, sonuçları itibariyle bu gün bile içinden çıkılması oldukça zor görülen Orta Doğu ve Hindistan coğrafyalarındaki sorunların tohumlarını atmıştır.

İlk çağ uygarlıklarından itibaren yürütülen sömürgecilik faaliyetleri hedef topraklara egemen olmayı, her türlü kaynağa sahip olmayı ve bu kaynakları kendi menfaatlerine göre kullanmayı amaçlamıştır.

Modern sömürgecilik, maddi sömürünün yanında dini ve kültürel bir değişimi de dayatmıştır. Amerika ve Avustralya gibi coğrafyaların yerli halklarının çoğu katledilmiş, kültürleri yok edilmiştir. Yerli olarak isimlendirilen insanlar köleleştirilip ölesiye çalıştırılmıştır. Bu insanlar din değiştirmeye zorlanmıştır. Dil konusunda da egemen gücün dili zorunlu tutulmuştur.

Bunun yanında köle ticareti ve köleleştirilen insanların sömürge topraklarında neredeyse sıfır maliyetli işçi olarak çalıştırılması sömürgeci güçlerin ekonomisinin önemli gelir kaynakları arasında yer almıştır.

Selam ve muhabbetle…

https://www.youtube.com/@metinuygun713

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberpoligon.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.