(Kitap İnceleme)
Türklerin 19. Ve 20. Yüzyılda Gördükleri Baskılar, Zulümler, Katliam Ve Sürgünler
Kurşunlanan Türkoloji kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Burandır. Ahmet Buran 2001 yılında profesör olmuş, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te, Kırgızistan - Türk Manas Üniversitesi’nde 2003-2005 yılları arasında Türkoloji Bölümü başkanı olarak görev yapmıştır.
2005-2006 eğitim öğretim yılında Türkiye’ye döner ve daha önceki görev yeri olan Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tekrar çalışmaya başlar.
Kurşunlanan Türkoloji kitabında, en başta 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk yarısında Çin’de, Doğu Türkistan’da, Batı Türkistan’da, Rusya’da, Orta Asya’da, İran, Irak, Balkanlar ve Adalarda Türklerin gördükleri baskı, zulüm ve soykırımlar anlatılmaktadır.
Ahmet Buran, Türklerin fethettikleri topraklarda yerli halka zulüm yapmadan, onlarla kaynaşarak yüzyıllar boyu yaşadığını, fethettikleri toprakları, camilerle, hamamlarla, yollar ve köprülerle imar ettiklerini söyler.
16. yüzyıldan itibaren, özellikle de 17. yüzyıldan sonra, Türk dünyası denen büyük coğrafyada büyük kırılmalar yaşandığını belirtir. Bu kırılmaları geriye dönüş ve çekilme süreci olarak ifade eder.
Yazara göre bu süreçte Türkler kanlı bir soykırıma ve etnik arındırmaya tabi tutulmuşlardır. Yerli halklar Türklerin onlara davrandığı gibi davranmamış, Türk ordusunun çekildiği bölgelerde silahsız ve savunmasız kalan sivil Türkler acımasız bir şekilde etnik arındırmaya, sürgün ve soykırıma tabi tutulmuştur.
Kitabın bölümlerinde neler var ve kitabın ortaya çıkış hikayesi
Kurşunlanan Türkoloji kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölüm Korku Tüneli başlığını taşımaktadır.
Bu bölümde 20. yüzyılda Türklerin uğradığı baskı, zulüm ve soykırımın genel ve kısa bir tarihçesi verilmektedir. Kitap bu konuyla başlıyor. Bölümün diğer konuları, Balkanlarda, Adalarda, Kıbrıs ve Girit’te, Sovyetler Birliği’nde, Kırım, İdil - Ural’da, Kafkaslarda, Batı Türkistan’da, Doğu Türkistan’da, İran ve Irak’ta, Türkiye’de Türklerin uğradığı suikastler, baskılar, katliamlar hakkında bilgi verilmektedir.
İkinci bölüm, Kurşunlanan Türkoloji-Dilimizin ve Bilimimizin Soykırımı başlığını taşımaktadır.
Bu bölümde, doğu bilimi (oryantalizm) ve Türkolojinin doğuşu hakkında bilgi verilir.
Sovyet Türkolojisi ve 1926 yılında Bakü’de gerçekleştirilen Birinci Uluslararası Türkoloji Kurultayı, kurultayın etkisi ve sonuçları bu bölüm içinde yer alan önemli konulardan birisidir.
Yine bu bölümde geniş Türk coğrafyası içinde cezalandırılan şair, yazar ve Türkologlar, bunların biyografileri, başına gelenler anlatılıyor.
Ahmet Buran, her kitabın bir öyküsünün olduğu gibi bu kitabın da bir öyküsünün bulunduğunu belirtir ve kitabın ortaya çıkış hikâyesini anlatır.
Ahmet Buran hoca, 16-21 ağustos 2004 tarihleri arasında, Moskova’da yapılan 37. Uluslararası Şarkiyatçılar Kongresi’nde bir bildiri sunmak için Moskova’ya gider. Orada bir kitap görür ve alır. Bu kitap hocayı çok etkiler.
Kitap, “Rusya Bilimler Akademisi, Doğu Bilimleri Enstitüsü” yayını olup, F. D. Aşnin, B.M. Alpatov ve D. M. Nasilov tarafından hazırlanan bir eserdir. Kitabın ismi “Repressirovannaya Türkologiya’dır.” Moskova’da 2002 yılında basılmıştır.
Eserde, Sovyetler Birliği döneminde baskı ve zulüm görmüş, sürgüne gönderilmiş, hapis ve idam cezalarına çarptırılmış Türkologların hayat hikayeleri belgeleriyle anlatılmaktadır.
Bu Türkologların kimi Rus kökenli, kimi Ukraynalı, kimi ise çeşitli Türk topluluklarına mensuptur. Farklı topluluklara mensup olan bütün bu insanların ortak noktaları, Türk dili, edebiyatı, tarihi, folkloru ile ilgilenmeleridir. Sovyet vatandaşı kimliğini benimsemeyip yerel ya da ulusal kimliklerini korumak istemeleri ve Türkiye Türkleriyle ilişkilerinin olmasıdır.
Ahmet Buran hoca, o tarihlerde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek şehrinde Türk Manas Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. Hoca Moskova’dan kitabı alarak Bişkek’e döner. Daha sonra bu kitabı Ahıska’dan sürülmüş ailelerden birinin çocuğu olan öğrencisi İlmira Ragibova’ya, meslektaşı Semra Ayyılmaz’ın danışmanlığında bitirme tezi olarak verirler. İlmira bu eseri Rusça’dan Türkiye Türkçesine çevirir.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ”Repressiya Kurbanları” ile ilgili olarak çok sayıda kitap yayınlandığını belirten Ahmet Buran, “Repressinovannaya Türkologiya” isimli kitabın verdiği ilhamla bu konuda yazılmış kitapları ve makaleleri toplamaya başlar.
Bu araştırmada, değişik Türk topluluklarına mensup binlerce aydının, “Türkçü, Turancı, halk düşmanı, sistem karşıtı, Japon ya da Alman ajanı” olarak suçlandıklarınuı, sürgüne gönderilerek baskı altına alındıklarını, hapsedildiklerini ve kurşuna dizilerek idam cezasına çarptırıldıklarını görür.
Millete hizmet etmek istiyorsan, elinden gelen işle başla!
Bunula ilgili olarak Ahmet Buran hoca, “Türkler söz konusu olunca uluslararası hukukun, adalet ve insan haklarının işe yaramadığını biliyordum! Bu durumda beynimde Gaspıralı’nın sözleri yankılandı: “millete hizmet etmek istiyorsan, elinden gelen işle başla…” Evet, bunları yazmak elimden gelebilirdi ve ben çeşitli kaynaklarda yer alan, ancak kamuoyu tarafından çok ayrıntılı olarak bilinmeyen bu olayları yazmaya başladım” sözleriyle kitabın ortaya çıkış hikâyesini anlatır.
Burada kitap hakkında daha somut bir fikir vermek açısından Rus, Ukrayna ve Estonyalı Türkologlar başlığını taşıyan bölümden, Türk olmayan üç Türkoloji uzmanının başına gelen hadiseleri, mallarına el konmasını ve akıbetlerini aktarabiliriz.
Kitaptan edindiğimiz bilgiye göre Sovyetler Birliği döneminde Stalin rejimi, sadece Türk dili ve edebiyatıyla uğraşan Türk soylu uzmanları değil, Türklükle ve Türkiye ile ilişkisi olan herkesi tehlikeli görerek baskı altına almıştır.
Türk olamayan Türkologların başlarına gelenler
Bunlardan, Aleksandr Dimitriyoviç Samoyloviç Ukraynalı, Yergeniy Dimitriyeviç Polivanov Rus, Arthur Rudolfoviç Zilfeld-Simumyagi Estonyalı’dır.
Bu bilim adamları Türkoloji ile uğraşmanın bedelini ya sürgünler ve soruşturmalar geçirerek, ya da bütünüyle hayatlarını vererek ödemişlerdir. Sovyet yönetimi, sadece suçlu sayılan kişilere değil, o kişilerin ailelerine de bedel ödetmiştir.
Aleksandr Nikolayeviç Samoylaoviç, Ukraynalı bir Türkolog, doğu bilimci bir akademisyendir.
Çalışkan bir bilim adamıdır. Birçok önemli ilmi çalışmaları vardır. Alanında dersler vermiş, önemli akademik görevlerde bulunmuştur. Yöneticilik yapmıştır.
Özellikle, Türk dili, Türk lehçeleri, Türk edebiyatı tarihi, Türk folklor ve Etnoğrafyası konusunda çok sayıda kitap ve makale yayınlamıştır.
Samoyloviç, Ukrayna milliyetçiliği yapmak, Türk halkları arasında devrim karşıtı hareket oluşturmak ve Japon istihbaratçılığı yapmakla suçlanmıştır. Bütün şahsi mallarına el konularak 13 Şubat 1938 tarihinde kurşuna dizilerek idam edilmiştir.
Diğer bir Türkoloji uzmanı Yergeniy Dmitriyeviç Polivanov’dur. Bu Türkolog Rus milliyetindendir.
Uzmanlık alanı, dilbilimcilik, Türkologluk, Japonologluk ve sinoloji alanlarıdır. Çince ve Altayistik konularında da çalışmalar yapmıştır. Üniversitede dersler veren Polivanov, Özbek okullarında Rusça dersleri vermiş, Özbek Türkçesinin ağızları üzerinde çalışmalar yapmış, Türk lehçelerinin yazı diline dönüştürülmesi ve alfabelerinin düzenlenmesi çalışmalarına aktif olarak katılmış bir bilim adamıdır. Bu konuda daha birçok çalışmalar yapmıştır.
Bu bilim adamı da daha sonra gözden çıkarılarak Japon ajanlığı, Sovyet karşıtı casusluk yapmak ve terörist olmakla suçlanmış, 1 ağustos 1937 tarihinde tutuklanmıştır. Bütün şahsi malına el konularak 26 Ocak 1938 tarihinde kurşuna dizilerek idam edilmiştir.
Burada yer vereceğimiz üçüncü Türkoloji uzmanı, bilim adamı Estonyalı Arthur Rudolfoviç Zilfeld Simumyagi’dir.
Simumyagi 1916 yılında “Üçüncü Milletler Konferansına” katılmak üzere Lozan’a gider. Rusya’yı temsil eden delegenin başkanlığını yapar. Burada Yusuf Akçura ile tanışır ve Türklerin Sümerlerle ilişkisine dair görüşleriyle Simumyagi’nin Türkoloji ve Türkologlarla ilişkisi başlar.
1920’li yıllardan sonra Simumyagi, Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nde ve Azerbaycan İnceleme Cemiyeti’nde çalışır. Azerbaycan İlimler Akademisi’nde dil ve edebiyat enstitüsü müdürü, tarih, dil ve edebiyat birleşik enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulunur. Türk asıllı olmayan Simumyagi, Türk olan Türkolog ve ilim adamlarıyla iletişim halindedir. Daha sonra bu iletişim dostluğa dönüşür. Türklerle kurduğu yakın ilişki ve dostluk onun trajik sonunu hazırlar.
1937 yılında birlikte çalıştıkları Türk bilim adamları Çobanzade ve Zeynali tutuklanır. Simumyagi diğer bir dostu olan Bağırov’a mektup yazar ve bu mektupta Çobanzade’ye selam gönderir. Bu selamın hesabı kendisine sertçe sorulur. Önce görevlerinden alınır.
11 Şubat 1938 tarihinde, Türk asıllı Türklük bilimiyle uğraşan bilim adamlarıyla yakın ilişkisi nedeniyle “Pantürkist olmak, Pantürkist kuruluş içinde yer almak, Pantürkistleri korumak” suçlamalarıyla gözaltına alınır. Gözaltında iken gördüğü işkenceler ve baskılarla suçlamaları kabul eder.
Simumyagi, Türkçülük ve Turancılık suçlamalarından sonra “Kalım” bölgesine sürgüne gönderilir. Hiçbir hastalığı bulunmayan Simumyagi’nin 16 Aralık 1939’da Kalım’da, ihtiyarlık, bitkinlik ve buna bağlı olarak kalp zayıflığından öldüğü bildirilir.
Kurşunlanan Türkoloji kitabı, Türklerin son yüzyıllarda geniş Türk coğrafyasında gördükleri zulüm ve soykırımların belgesi niteliğinde ilmi bir çalışma.
Mutlaka okunması lazım gelen bir kitap. Emeği geçenleri tebrik ediyoruz.
Kitap Bilgisi: Ahmet Buran, Kurşunlanan Türkoloji, Akçağ Yayınları, 5. Baskı, Ankara, 2019.
Selam ve muhabbetle…
https://www.youtube.com/@metinuygun713