Rusya Türklerinin ve Müslümanlarının en sıkıntılı dönemlerinden birisi, belki de en sıkıntılı dönemi Sovyetler Birliği’nin ikinci devlet Başkanı olan Josef Stalin dönemidir. Stalin rejimidir.
Stalin döneminde bütün Sovyet vatandaşları sürgüne gönderilme, ağır şartlardaki kamplarda çalıştırılma, açlık ve kıtlık gibi sebeplerden dolayı hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bir de hukuksuz bir şekilde suçlar isnat edilerek, suçlamalar baskı ve zorla kabul ettirilerek birçok insan kurşuna dizilerek öldürülmüştür.
Bu insanların maalesef çok büyük bir bölümü Türklerdir.
Bu yazımızda Stalin döneminin, Stalin rejiminin uyguladığı totaliter ve baskıcı politikalara, özellikle Türklere uyguladığı etnik ve kültürel asimilasyon ve soykırımlara dikkat çekmeye çalışacağız.
Stalin Sovyetlerin İkinci Devlet Başkanıdır
Sovyetler Birliği döneminde Lenin’den sonra yönetimi Stalin eline aldı. Stalin, Komünist Sovyetler Birliği’nin Lenin’den sonraki ikinci devlet başkanıdır.
Stalin Gürcü asıllıdır. Asıl ismi Yosif Visaryonoviç Çuğaşvili’dir. Doğum tarihi 18 Aralık 1878, ölüm tarihi 5 Mart 1953’tür. Gürcistan’ın Gori şehrinde doğdu.
Sovyetler Birliği’ni 1924 yılından ölümüne kadar yani 1953 yılına kadar diktatörlükle yönetti. Sovyetler Birliği’ni askeri ve endüstriyel yönden süper bir güce dönüştürdü.
Fakat Sovyetler’i süper güce dönüştürürken çok sert totaliter politikalar uygulayarak milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Milyonlarca insanın ölümünün sorumlusudur. Stalin döneminde 20 milyona yakın insanın, çalışma kampları, sürgünler, kıtlıklar ve yargısız infazlardan dolayı öldüğü belirtilmektedir.
Stalin dönemi, sistemin kendi varlığından korktuğu ve şüpheciliğin en üst noktaya çıktığı bir dönemdir. Devlet Güvenlik Komitesi, Rus Gizli Servisi, bütün insanları ajan olmaya zorlamış, herkes birbirinden şüphelenir ve korkar olmuştur.
Bu dönemde uydurma suçlar isnat edilerek birçok insan, haksız yere cezalandırılmıştır. Devletin bu acımasız tavrı, toplumda büyük bir korku ve panik meydana getirmiş, çok sayıda insan rejime ve yönetime yaranmak ve yakın görünebilmek için birbiriyle yarışır hale gelmiştir.
Stalin Rejiminde, Rejim ve Devletle İşbirliği içinde olmak neredeyse hayatta kalmanın tek yoludur
Rejim ve devletle işbirliği yapmak, adeta hayatta kalmanın tek yolu olmuştur. Bu yüzden, daha önce Rus işgaline ve Bolşevizme karşı çıkan, mücadele eden, edebiyatçılar, aydınlar saf değiştirmiş sistemi, devlet büyüklerini, ideolojinin önderlerini öven yazılar yazmışlar ve edebi eserler meydana getirmişlerdir. Bu durum öyle bir hal almış ki, bu dönemde, Marks’tan, Lenin’den ve Stalin’den, diğer lider ve ideologlardan bahsetmeden, bir matematik kitabı bile yazılamaz olmuştur. Kitabın başında önce bu liderlere övgülerde bulunup atıflar yaptıktan sonra asıl konuya geçilmiştir.
1924 yılında Türkistan’da meydana gelen direniş hareketleri sırasında binlerce aydın ve sivil Ruslar tarafından katledilmiştir.
Yine 1924 yılında Rusların yaptığı düzenlemeler sırasında Harezm, Buhara ve Türkistan Cumhuriyetleri dağıtılmış, Onların yerine Türkistan toprakları, etnik bir ayrıştırmaya bağlı olarak, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan şeklinde bölünmüştür.
Türklerin Alfabeleri Değiştiriliyor
Lenin döneminde başlayan konuşma dillerini yazı diline dönüştürme projesi Stalin döneminde de devam ettirilmiş, bu projenin arkasından alfabe değişiklikleri gündeme gelmiştir. 1926 yılında Bakü’de yapılan Türkoloji Kurultayının arkasından Türkler, önce Arap alfabesinden Latin alfabesine geçirildiler.
1936 yılında Aşkabad’da yapılan Türkmenoloji Kurultayından sonra da Kiril alfabesine geçirildiler. Stalin Rejimi değişen alfabe dolayısıyla yeni nesillerin, eski bilgiyle yeni bilgi arasında münasebet kurmalarını imkansız hale getirmeyi, Türk topluluklarının kendi tarih ve geleneğine yabancılaşmasını amaçlanılıyordu.
Bu uygulamalar Sovyet Türkleri arasında şiddetli tepkilere yol açtı.
Türk aydınları, Rusların bu yolla, kendilerini tarihlerinden, kültürlerinden koparmak, yeni dil ve kavramlarla oluşturulmuş yeni ve farklı kimliklere dönüştürmek istediklerinin farkındaydılar.
Türk dilinin birliğini savunan ve Kiril alfabesine karşı çıkan aydınlar, “sistem karşıtı, halk düşmanı ve pantürkist” olarak suçlanmışlar ve büyük bir bölümü 1937-1938 yıllarında kurşunlanarak öldürülmüşlerdir.
Sovyetler Birliği Komünist Partisinin 15 Ağustos 1931 tarihli kararında, yazarların asıl görevinin partinin politik amaçlarına hizmet etmek olduğu belirtilmiştir.
Stalin Rejiminde baskıdan nasibini almayan Sovyet vatandaşı yok gibidir. Bu dönemde milyonlarca insan sürgün edilmiş, sürgüne gönderilenler çok kötü şartlarda yollara çıkarılmış; aç susuz kalan insanların büyük bir kısmı yollarda ölmüştür. Sağ kalanların çoğunluğu da Sibirya bölgesinde bulunan çalışma kamplarının çok kötü şartlarına dayanamayıp bu kamplarda ölmüşlerdir.
Bu Rejimde Türk Aydınlar Özellikle Hedeftedir
1937-1939 yılları arasında Türk toplulukları içinden yüz binlerce şair, edebiyatçı, yazar, gazeteci, Türkolog, din adamı, aydın ve halktan insan öldürülmüştür. Öldürülen şair, yazar düşünürlerin eserleri yasaklanmış, onları okuyanlar da aynı şekilde cezalara çarptırılmışlardır.
Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan Türk aydın, yazar ve edebiyatçıları sistem tarafından genellikle Pantürkist, Alman ajanı, Japon ajanı, sistem karşıtı ve halk düşmanı olarak suçlanmış ve cezalandırılmışlardır. Özellikle Türk dillerinden biriyle ya da genel anlamda Türklük bilimiyle ilgilenenler, Türkiye ile ilgisi olanlar, Türk dili ile edebiyat yapanlar, Türk destanlarıyla ilgilenen ve onları yayınlamaya çalışanlar, mensup oldukları millete bakılmaksızın cezalandırılmış, genellikle de kurşuna dizilmişlerdir.
Tutuklanan insanlara isnat edilen suçlar, genellikle zorla, işkence ve baskıyla kabul ettirilmiştir. Suçun şahsiliği prensibi dikkate alınmamış, suçlanan kimsenin yakın akrabaları da suçlu sayılmış, tutuklanıp sorgulanarak hapis, sürgün ve ölüm cezalarına çarptırılmışlardır.
Toplu Sürgünler
Stalin yönetiminin baskıcı uygulamalarından biri de toplu sürgünlerdir. Ferdi ceza ve sürgünler dışında, topluluklar ve milletler de toplu bir şekilde cezalandırılmışlar ve sürgün edilmişlerdir. Kırım, Karaçay, Balkar ve Ahıska Türkleri ile Almanlar, Çeçenler, İnguşlar ve Kalmuklar da Orta Asya ve Sibirya’ya sürgün edilen topluluklar ve milletlerden bazılarıdır.
Bu rejimde Sovyet aydınlarının bir kısmı, devleti ve liderleri överek hayatta kalmayı başarmışlardır. Aydınların bir bölümü ise her türlü yakınlaşma çabasına rağmen sisteme ve yöneticilere yaranamayarak cezalandırılmışlardır. Kimi Sovyet vatandaşları ise bir yolunu bulup yurt dışına kaçmışlardır. Bunlar arasında değişik milletlerden olan çok sayıda bilim adamı, sanatçı, sporcu, yazar ve şair de vardır.
İkinci Dünya Savaşı’nda çok sayıda Türk soylu asker Sovyet Ordusunda Almanlara karşı savaşmış ve bunlardan bir kısmı Almanlara esir düşmüştür.
Bu dönemde her halktan insanlar cezalandırılmıştır. Ancak öldürülen ve katledilenlerin önemli bir bölümü Türklerden oluşmaktadır. Türkistan’da sadece 1929-1939 yılları arasında, on yıl içinde 6 milyon Türk çeşitli yollarla yok edilmiştir.
Stalin dönemi kısaca, baskı, sürgün, hapis, kolhozlaştırma, yerleştirme, Sovyetleştirme ve öldürme dönemidir. Bu dönemin önemli sonuçlarından biri de açlık, sefalet ve yoksulluktur. 1930-1933 yılları arasındaki açlıktan Ukrayna ve Kazakistan’da milyonlarca insan ölmüştür.
Selam ve muhabbetle…
Kaynaklar:
Ahmet Buran, Kurşunlanan Türkoloji,
https://www.youtube.com/@metinuygun713