Oruç Reis, Akdeniz’de Türk hakimiyetinin temellerini atan Türk denizcisidir. Barbaros Hayrettin Paşa’nın ağabeyidir.
Oruç Reis’in doğum tarihi ve nerede doğduğuyla ilgili bilgiler ihtilaflıdır. Bazı kaynaklarda doğum tarihi 1470 olarak verilmektedir. Ölüm tarihi ise 1518’dir.
Bazı kaynaklarda Midilli’nin Bornova köyünde doğduğu belirtilmektedir. Bazılarına göre ise Vardar Yenicesi’ndendir. Katip Çelebi’ye göre de Eceovalı’dır.
Babası Yakup Ağa adında bir sipahidir. Yakup Ağa Fatih Sultan Mehmet’in Midilli’yi fethine katılmıştır. Bu yüzden fetihten sonra Bornova köyü, Yakup Ağa’ya tımar olarak verilmiştir. Buraya yerleşip evlenen Yakup Ağa’nın İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adında dört oğlu oldu.
Oruç Reis gençliğinde gemiciliği ve deniz ticaretini en iyi şekilde öğrendi. Kısa zamanda gemiler sahibi bir denizci oldu. Suriye, Mısır, İskenderiye, Trablusşam ve Anadolu arasında ticaret yapıyordu.
Oruç Reis’in Esareti ve Esirlikten Kurtulması
Kardeşi İlyas ile ticari bir sefere çıktı. Trablusşam’a gitmek üzere Midilli’den yola çıktılar. Yolda Rodos şövalyelerinin savaş gemileriyle karşılaştılar. Aralarında deniz savaşı çıktı. Bu savaşta kardeşi İlyas şehit oldu, Oruç Reis de esir oldu ve zincire bağlanarak Rodos adasına götürüldü. Oruç Reis’in zor ve sıkıntılı şartlar altında üç sene esir kaldığı rivayet edilmektedir.
Oruç Reis’in kardeşi Hızır Reis abisi Oruç Reis’i kurtarmak için çareler aradı ve bazı girişimlerde bulundu. Tüccar bir Rum vasıtasıyla onu Rodos şövalyelerinden kurtarmak istedi. Bunun için o tüccar olan Rum’a çok paralar ödedi. Paraları alan Rum parayı dolandırdığı gibi Rodos şövalyelerine kurtarma teşebbüslerini de açıkladı. Bunu öğrenen şövalyeler Oruç Reis’e daha çok eziyet etmeye başladılar. Ellerinden, ayaklarından ve boynundan zincire bağlayıp bir zindana kapattılar. Zindanda ağır işkenceler yaptılar.
Bir müddet sonra Rodos şövalyeleri Oruç Reis’in durumunu görüşmek üzere toplandılar. Nihayet onu zindandan çıkarıp, bir teknede forsa olarak, kürek çekmekle görevlendirdiler. Oruç Reis bu duruma çok şükretti. Akdeniz üzerinde Rodos şövalyelerine forsalık yapmaya başladı.
Bu sırada Şehzade Korkut Antalya’da valilik yapmaktaydı. Şehzade Korkut her sene Rodos’tan yüz esir satın alıp Allah rızası için hürriyetlerine kavuştururdu. Oruç Reis’in denizde esir olarak çalışmaya başladığı sene de yüz esir satın aldı. Yapılan sözleşmeye göre satın alınan bu yüz esiri Antalya sahiline Oruç Reis’in esir olarak çalıştığı tekne götürecekti. Oruç Reis önemli bir esir olduğu için satın alınan esirler arasına dahil edilmedi.
Satın alınan esirler Antalya sahiline bırakıldı. O gece rüzgar şiddetli ve ters yönden estiği için Oruç Reis’in görevli olduğu gemi geri dönemedi. Şövalyeler sabahı beklemeye karar verip tekneyi demirlediler. Şiddetli fırtınayı fırsat bilen Oruç Reis zincirlerini kırarak kendini denizin dev dalgaları arasına atarak yüzmeye başladı. Zorlu bir mücadeleden sonra sahile vardı. Esirlikten kurtulmuştu.
Oruç Reis Tekrar Denizlere Açılıyor
Oruç Reis Mısır Sultanı’nın daveti üzerine mısıra gitti. Emrine gemiler verildi, donanmaya kaptan tayin edildi. Rodoslular onun Mısır Sultanı’nın emrine girdiğini duyunca üzerine hücum ettiler. Bu hücumda durum tehlikeli olunca Oruç Reis gemileri karaya oturtarak leventleriyle birlikte oradan uzaklaştı. Leventleri memleketlerine gönderdi, kendisi de Antalya ya gitti.
Antalya’da eski bir dostunun durumu Şehzade Korkut’a anlatmasıyla huzura kabul edildi. Şehzade kendisine tekne yaptırarak destek oldu. Oruç Reis tekrar denize açılarak denizlerdeki mücadelesine devam etti. Mısır’a yerleşen oruç Reis daha sonra Cerbe’yi kendisine hem üs olarak seçti hem de merkez yaptı. Kardeşi Hızır da gelerek kendisine katıldı.
İki kardeş Akdeniz’i Ceneviz, İspanyol ve Venedik gemilerine dar ettiler. Oruç Reis kahramanlığı, sebatı, kararlılığı ve dillere destan cesareti ile düşmanı dize getiriyor, büyük savaş gemilerini ele geçiriyordu. Denizcilik tarihinde harp hileleriyle, sevk ve idaresiyle, taktikleriyle görülmemiş başarılar elde ediyordu.
Cezayir’de devlet kurması ve İspanyollarla mücadelesi
Oruç Reis bütün bu başarılarından sonra Cezayir’de bir devlet kurmaya karar verdi. Büyük bir teşebbüs dehasıyla kısa zamanda bütün Cezayir’i ele geçirmiş bir avuç Anadolulu leventle büyük bir ülkeye hakim olmuştu.
İspanya kralı Şarlken Oruç Reis’i bu topraklardan çıkarmak için donanma gönderdiyse de başaramadı. Zaferler kazanmaya devam eden Oruç Reis Becaye kuşatması sırasında sol kolundan ağır bir yara aldı. Hekimler kolunun dirsekten kesilmesi gerektiğini söylediler. Sol kolu dirseğinden kesildi. Buna rağmen yarası iyileşince tekrar denize açıldı. Yine çok başarılar kazandı, zaferler elde etti. İspanya zulmü altında bulunan Endülüs Müslümanlarına yardım etti. Bu hizmeti İslam aleminde takdirle karşılanıp çok dua aldı.
O devirde İspanya Avrupa’nın pek çok ülkesini elinde bulunduruyordu. Ayrıca Amerika müstemlekelerine de hakim durumdaydılar. Oruç Reis İspanyollarla çok çetin mücadelelere girişti. İspanyolların hakimiyeti altındaki Tilemsan’ı ele geçirdi. İspanyollar Kuzey Afrika’nın bu büyük şehrini Türklerden almak için Oruç Reis’in üzerine yürüdüler. Düşman ordusu 11.500 İspanyol ve 35.000 Arap’tan meydana geliyordu. İspanyol piyadesi, tüfekle silahlanmıştı. Topçu birlikleri de vardı. Oruç Reis’in kuvvetleri çok azdı. Emrindeki Arap gönüllülerine de güvenemiyordu. Böyle olduğu halde Tlemsan’ı savunmaya karar verdi.
Tlemsan’ı sokak sokak savunan Türkler, düşmanın sayı çokluğu karşısında şehrin kalesine çekildiler. Arap gönüllüleri kısım kısım kaçarak Türkleri yalnız bıraktılar. Türkler ağır zayiat vermişti. Aylar süren çarpışmalardan sonra Oruç Reis’in yalnız 500 levendi kaldı.
Türk denizcisi bu kadar kuvvetle düşmanı püskürtemeyeceğini biliyordu. Fakat bazı ümitleri vardı. Cezayir şehrindeki kardeşi Hızır Hayrettin Reis’ten ve Fas Sultanı’ndan yardım bekliyordu.
Gerçekte Fas Sultanı’nın yardım etmeye niyetinin olduğu bile şüpheliydi.
Kardeşi, geleceğin Barbaros Hayrettin Paşası da çok zor şartlar altındaydı. Bütün gayretlerine rağmen Tlemsan gibi uzak bir mesafeye erişip ağabeyine yardıma geleceği zayıf bir ihtimaldi.
İspanyol bombardımanından yılan Tlemsanlılar ayaklandılar. Türk askerlerine saldırıp haylisini öldürdüler. Şaşıran ve böyle bir şey beklemeyen Türkler zorlukla ayaklanmayı bastırdılar. Fakat her an yeni bir ihanet bekleyen Oruç Reis kaleyi daha fazla tutamayacağını anladı. Kuşatmayı yarıp dışarıya çıkmaktan başka çare kalmamıştı.
İspanyollar devamlı olarak takviye kuvvet alıyorlardı. Oruç Reis bir huruç harekatı yaptı. Ansızın kaleden çıktı. Neye uğradığını şaşıran düşman çok ölü ve esir verdi.
Kuşatma 6. ayını tamamlamak üzereydi. Oruç Reis’in yalnız 40 levendi kalmıştı. Gerisi şehit olmuştu. Yiyecek ve cephane de tükenmişti.
Oruç Reis’in Şehadeti
Bir gece sabaha karşı 40 yiğit İspanyolların gaflet anında kuşatma hatlarını yardı. Bu çok büyük bir başarıydı. İspanyollar gecikmeli de olsa Türkleri takip etmeye başladılar.
Takip müfrezesinin başındaki komutan Oruç Reis’i canlı, mümkün olmazsa ölü olarak getirmesi, bu da mümkün olmazsa geri dönmemesi emri almıştı.
Araplar da İspanyolların peşine düştü. Oruç Reis leventlerine, üzerlerinde silahtan başka ne varsa çıkarıp atmalarını emretti.
Nihayet Rio Salado ırmağına varıldı. Hepsi ağır yaralı, aç, uykusuz ve perişan derecede yorgun olan leventlerin yaklaşık yarısı ırmağı geçti. Bunlara kurtulmuş gözüyle bakılabilirdi.
Geride kalan leventler İspanyollar tarafından yakalandı. Bunlar: “Baba bizi bırakma” diyerek, karşı tarafa geçen Oruç Reis’ten imdat istediler. Oruç Reis leventlerine karşı gerçek bir baba ruhu taşıyordu. Bu imdat karşısında kayıtsız kalamadı. Büyük bir vefa ve şefkat ile ırmağı gerisin geriye geçmek için emir verdi. Bu emrin ne demek olduğu çok iyi biliniyordu. Buna rağmen hiçbir levent itiraz etmedi.
Oruç Reis geri döndüğü zaman İspanyolların eline düşen diğer leventlerin çoğu zaten şehit olmuştu. Son levendinin de şehit düştüğünü yaşlı gözlerle seyretti. Fakat teslim olmadı. Göğsüne isabet eden bir okla ağır yaralandı, yaralandığını bile fark etmedi. Eskisi gibi tek koluyla dövüşmeye devam etti. Nihayet şehit edildi. Başı kesilerek teşhir edilmek için İspanya’ya götürüldü. Vücudu Cezayir’in Fas’a çok yakın bir bölgesinde Afrika’nın kızgın toprakları üzerinde kaldı. Tarih 10 Ekim 1518’di.
Akdeniz’de efsanevî bir şöhret kazanan Oruç Reis, Cezayir’de Türk hâkimiyetinin temellerini atmış, Kuzey Afrika’da Hıristiyan istilâsına karşı koyarak İslâm’ın bölgede tutunmasını sağlamıştır.
Oruç Reis cömert, yardım sever, merhametli, dirayetli bir kahramandı. Bütün leventleri tarafından bir baba gibi sevildiği için kendisine baba oruç denirdi.
Selam ve muhabbetle…
Kaynaklar:
1-İdris Bostan, Oruç Reis, TDV İslam Ansiklopedisi,
2-Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar,
3-Osmanlı Ansiklopedisi.